01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İSTANBULLAŞMAK<br />

sonuç alınamadı ve İnönü Stadyumu bir yandan<br />

İstanbul’un denetimsiz yapılaşmasının bir sonucu<br />

olarak kentle arasındaki uyumu elden kaçırırken,<br />

diğer yandan, futbol endüstrisinin hızlı para akışı<br />

karşısında mimari inceliklerden de uzaklaştı.<br />

Bugün ise, bu yapının tümüyle yıkılıp yerine<br />

bambaşka bir stadyum projesinin uygulanması<br />

gündemde... Bu stadyumun tarihi, kendisine yönelik<br />

“bozucu taarruzların ve şanssızlıkların tarihi”<br />

olarak tanımlanabilir; ne var ki bu bağlamda<br />

kendisi de pek masum değildi (bak. Yıkım ya da<br />

Çarpık Kent). O da Dolmabahçe Sarayı’nın tarihi<br />

ahırlarının ve saray müştemilatının üzerine inşa<br />

edilmişti.<br />

Tüm bu yazılanlardan sonra, İnönü Stadyumu’nun<br />

bir kamusal alan olarak, Bromberger’in<br />

Batı stadyumlarında saptadıklarından daha farklı<br />

ve daha karmaşık bir nitelik taşıdığını iddia edebiliriz.<br />

İnönü Stadyumu bir futbol alanı olmaktan<br />

çok, Batılı anlamda kamusal bir projeydi aslında...<br />

Oysa bu stadyum hakkında tam olarak modernist<br />

bir stadyum karakterine, ne de Türk futbolunun<br />

kolektif duygular geleneğine uygun bir yorum<br />

yapma olanağımız vardır. Herşeyden önce burası<br />

bir kent değil, bir ülke profili yarattığı ölçüde, kulüp<br />

kimliklerinin ötesinde bir üslup çoğulluğuna<br />

sahipti. Tribünlerdeki taraftar gruplaşmaları, aynı<br />

kentin ya da aynı kulübün üslup farklılıklarına<br />

göre gerçekleşmiyordu. Yani bu stadyumda kulüp<br />

kimliğini oluşturan farklı kesimleri belirgin biçimde<br />

saptayabilme olanağı yoktu. Aynı gün maçı olan<br />

birçok takımın, yalnızca fanatik taraftarlarının bir<br />

grup olduğu sezilir ve onların sesleri duyulurdu.<br />

Bu fanatik gruba dahil olmayan diğer taraftarlar<br />

ise, tribünlerde karışık gruplar oluştururlar ve<br />

farklı kulüpleri destekleyenler genellikle yan yana<br />

otururlardı. O halde İnönü Stadyumu’ndaki üslup<br />

farklılığı, kulüp taraftarlığına ve kimliğine göre<br />

değil, kentin ya da ülkenin genel sosyal statülerine<br />

göre izlenebilirdi. Fakat daha da ilginç bir durum<br />

vardı: Bu sosyal statülerin üslupları bağlamında<br />

oluşan gruplar, birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmazlardı.<br />

O gruplar elli ya da yüz kişilik, hemen<br />

orada ve o anda oluşmuş küçük topluluklardı ve<br />

“aykırı üsluplar”a sahip birçok grubun plansızca<br />

dar bir alana sıkışması da söz konusu olabilirdi.<br />

Bu demektir ki, tribünlerdeki statü üslupları ve<br />

aidiyet simgeleri, İnönü Stadyumu’nda oluşmuş<br />

kamusal alanı bir “geçicilik mekanı”na dönüştürmüşlerdi.<br />

Bu gruplar yalnızca maç günü rastlantısal<br />

olarak karşılaşan kişilerden ibaret; rastlantısal<br />

yerlere dağılan, “rastlantısal kamular”dı. Bu stadyum,<br />

hiçbir toplumsal kesimin, hiçbir kimliğin,<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-339

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!