01.02.2015 Views

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

istanbullasmak_scrd

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

İSTANBULLAŞMAK<br />

edemez. Cumhuriyet’in ideolojisi ise elde kalan<br />

Anadolu topraklarının sahiplenilmesi, Anadolu<br />

kültürünün tüm dünya tarafından kabul edilerek,<br />

ülkenin bütünlüğü ve sürekliliğinin sağlanması<br />

doğrultusunda müzeleri araç haline getirdiğinden,<br />

eski çağ kültürlerinde “Türk”ü arayan<br />

arkeoloji ve “Türk”ün özgün kültürel üretimini<br />

ortaya koyan etnoloji, muasırlaşma sembollerinden<br />

biri olarak yurdun her köşesinde kurulan<br />

müzelerin ana besleyicisi olur. Böylece istisnai<br />

bir şekilde kurulan bir resim heykel müzesinin,<br />

askeri içerikli müzelerin ve müzeleştirilen saray<br />

ve konakların dışında, Anadolu’ya yayılan müze<br />

kültürü, hep yörenin antik dönemden başlayıp<br />

etnografya ile çeşnilendirilen süreklilikten uzak<br />

koleksiyonlarının onyıllar boyunca aynı düzende<br />

sergilenmesiyle vücut bulur.<br />

Erken Cumhuriyet döneminde müze gelişiminden<br />

payını alan merkez, özellikle belirtilmekten<br />

kaçınılmasına rağmen yine İstanbul’dur.<br />

Her ne kadar Ankara’nın siyasi egemenliğini vurgulamak<br />

için kamu yapılarıyla donatılması, keza<br />

bir Etnoğrafya Müzesi’nin inşası, 1940’larda<br />

bir Arkeoloji Müzesi kurulması gibi müzecilik<br />

açısından da somut veriler sunsa da, aslan payı<br />

İstanbul’undur. Cumhuriyet ideolojisinin ve inkılaplarının<br />

imzası müzeler; halk egemenliğinin<br />

sembolü Topkapı Sarayı’nın (1924) ve laikliğin<br />

göstergesi Ayasofya Camii’nin müzeleştirilmesi<br />

(1934), muasır medeniyetler seviyesine yükselmekte<br />

bir adım olarak Resim ve Heykel Müzesi<br />

(1937) İstanbul’un altı yüz yıllık yönetim merkezliğini<br />

kaybetse bile kültürel başkent olmaya<br />

devam edeceğini gösterir.<br />

Cumhuriyet’in ilk onyıllarında tüm kültür<br />

kurumlarına (konser salonları, operalar, tiyatrolar...)<br />

karşı duyulan heyecan ve ilgi, kamusal<br />

odakların siyasi, ekonomik alanlara yoğunlaşmasının<br />

getirdiği durağanlaşma ile birlikte kademeli<br />

olarak söner. Yakın dönemlere kadar müze ile<br />

ilgili en belirgin algı, sessiz ve saygılı olunması<br />

gereken, içinde hazineler barındıran ve turistlerin<br />

çok beğendiği, bunun için ülke olarak gurur<br />

duyduğumuz yerler olduğudur.<br />

Erken Cumhuriyet dönemi, müzelere bir gelenek<br />

daha yerleştirir: Osmanlı’dan kamulaştırılan<br />

taşınmazların nasıl değerlendirilebileceği<br />

sorununa müze kullanımı hızlı bir çözüm getirdiğinden,<br />

her türlü anıtsal yapının müzeye “devşirilmesi”<br />

takdir edilir. Kentsel alanlarda özgün<br />

işlevini yitirmiş, nasıl kullanılacağı bir türlü bili-<br />

SALT014-İSTANBULLAŞMAK-247

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!