23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Salon dar geliyordu Deniz’e, uzun süredir bahçeden bir bölüm alarak salonu genişletmeyi<br />

konuşuyorlardı Duru’yla ama salonun Deniz’e dar gelmesinin nedeni küçük olması değil,<br />

ahşap sehpanın çekmecesiydi. Özellikle bugün asla açmaması gereken tek çekmeceydi çünkü o<br />

çekmece Deniz’in zulasıydı. Belirli yönlerini yontmak istediği bu dünyadan saklandığı yerdi<br />

orası. İçinden çıkardığı ince bir kağıt içine koyduğu tütün ve esrar karışımıyla, Deniz’i<br />

istediği yere gönderebilen, götürebilen, saklayabilen tek şeydi. Müzik içini ne kadar<br />

uyandırıyorsa, o çekmecenin içeriği o kadar dindiriyordu. O çekmece olmasa, uykusuzluğun<br />

kabusunda kaybolurdu Deniz. Hiç kapatamadığı beyni isyan eder, düşünceleri kendi varlığına<br />

savaş açar ve belki de kendini imha ederdi. Sürekli patlayan bir volkanın kendi lavında<br />

boğulması gibi, Deniz de kendi yeteneğinin şiddetinde huzursuzdu. O çekmece, Deniz’in tek<br />

huzur bulduğu yerdi. Herkes müzikle huzur bulduğunu varsayıyor, yüceltiyordu onu ama işin<br />

aslı müzik ona ait olan bir şey değildi, hiç olmamıştı, olmayacaktı da. Müzik, içinden<br />

aktığında acıtan, onu zorlayan, yaratması için onu kamçılayan bir güçtü sadece. Kendi kontrolü<br />

dışında bir güç. İstediği zaman geliyor, Deniz’e ait, önemsediği her şeyi yıkarcasına,<br />

önemsizleştirircesine Deniz’in içinden dünyaya akıyordu. Müzik geldiğinde geri kalan her şey<br />

beklemek zorunda kalıyordu. Deniz sadece kanaldı müziğe, bomboş bir kanal. Müzik olmadan<br />

belki acısı dinebilirdi ama boşluğun anlamsızlığı her acıdan daha fazla yıkardı ruhunu. Ne<br />

müzikle ne de müziksiz huzur vardı ona, huzursuzluğu yaratıcılığını besliyor, üretmesini<br />

sağlıyor ama aynı zamanda onu yaratırken eritiyordu. Kendi ateşinde yanıyordu Deniz.<br />

Etrafındaki yapmacık toplumun sahteliği bu ateşi daha da körüklüyordu.<br />

İçinden akan, kontrol edemediği bu güç herkesin iştahını kabartsa da, Deniz yaratırken<br />

ölüyordu. Onun için, müziğin dünyasında yaratabilmek için yitmek gerekiyordu. Yaptığı her<br />

bestede, yazdığı her şarkıda, çaldığı her notada kendisinden bir parça bırakarak azalıyor, tam<br />

bitti derken müzik tüm bencilliğiyle yeniden içine akıyordu. Yıllardır bu böyleydi. Kontrol<br />

edemediği bu duygu bir sancı gibi gelip notalara döküldüğünde, bazen bir peçete, bazen de<br />

kendi vücudunun bir parçası, notaları yazması için ona hizmet ediyordu. Enstrümanlarından<br />

birinin başında sabahladığı ya da içinden boşalttığı müziği teslim etmenin yorgunluğuyla sızıp<br />

kaldığı çok oluyordu. Birkaç öğrencisi ve bazen de Duru dışında kimsenin kulağına değmemiş<br />

onlarca bestesi vardı Deniz’in. Asla kaydedilmemiş, bazen bir iki kez, bazense hiç<br />

çalınmamış, yazıldıkları yerde bekleyen parçalar, Deniz’in ruhunun parçalarıydı. İşte o<br />

çekmece bu ruhun acısını dindiren tek çareyi saklıyordu içinde. İnce sarılmış, küçük bir joint,<br />

yanardağın anlık da olsa soğumasına, patlamaların durmasına yetebiliyordu.<br />

Koltukta kaykılmış Duru’yu beklerken, önünde duran çekmeceyi açıp ince bir tane<br />

sarmamak için kendisiyle savaştı. Duru’ya söz vermişti davetlerden önce asla içmeyeceğine<br />

ve şimdi bir davete gitmek üzereydiler, üstelik Duru ile böylesine gergin bir günde ona<br />

verdiği sözü esnetemezdi de. Hemen, hızlıca bir tane sardığını ve onu çaktırmadan içtiğini<br />

düşündü ve hemen ardından Duru’nun kokuyu aldıktan ya da Deniz’in suratındaki kaykılmayı<br />

yakaladıktan sonra çıldırmış hali geldi aklına, oturduğu yerden kendisiyle savaşırcasına<br />

fırlayıp çekmeceden uzaklaştı, bahçeye çıktı. Bu davette nerden çıkmıştı şimdi! Duru’yu<br />

beklemek bu yüzden zor geliyordu ona, o çekmece ve kendisi, temassız çok uzun süre yalnız<br />

kalabilen bir ikili değildi.<br />

Bahçede etrafına bakındı, bakımsız, yer yer kurumuş çimenlerin arasında küçük yoncalar<br />

çıkmış yabani otlar bahçenin yeşilliğini çoğaltırken, aslında estetiğini de bozmaya

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!