Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Koltuğa ilk oturan Can olmuştu. Aysun, Deniz ve Duru hâlâ ayakta, olan biteni sindirmeye<br />
çalışan bir psikoloji içinde, aynı anda Can’a bakakalmışlardı. Can hepsini aynı anda<br />
özgürleştirecek şekilde konuya girerken sehpanın üzerinden bir böğürtlen attı ağzına ve,<br />
“Geceyi hâlâ kurtarabiliriz. Otursanıza.” dedi.<br />
Tekli<strong>fi</strong>nin bu üç kişi tarafından hâlâ değerlendirilmekte olması Can Manay gibi bir adam<br />
için alışılmadık olsa da, suratlarındaki ifade biraz daha çaba harcaması gerektiğini<br />
gösteriyordu. Can, “Biriniz yapmasaydı ben yapmak zorunda kalacaktım. Çok taktığımdan<br />
değil, senin söylediğin gibi Deniz, sadece gereksiz bulduğumdan.” dedi.<br />
Duru, Deniz’den bir onay beklemeden Can’ın karşısındaki tekli koltuğa oturdu. Aysun biraz<br />
önceki yerine geçti, Deniz ayakta sordu. Bu düşüncesini temizlemeden Can Manay’ın evinde<br />
daha fazla kalamazdı. “Peki niye davet ettin o zaman?”<br />
Can kendisine hesap soran bu adamın abartılı boyutlardaki ukalalığına şaşırsa da belli<br />
etmedi, edemedi, şimdilik Duru’nun karşısındaki koltukta oturmasına ihtiyacı vardı ve bunun<br />
için bu adamı idare etmeliydi. Eğlenerek, “Bu, benim ilk bir araya gelişim Şadiye’yle. Daha<br />
önce iş dışında bir kez bile görüşmemiştik. Hâlâ deneme yanılma yoluyla öğrenmek zorunda<br />
olduğumuz şeyler var hayatta. Sen niye kızdın?” diye sordu. Deniz koltuğa doğru bir adım<br />
atarken ağzındaki baklayı çıkaran biri gibi rahatlamış, “Beni davet etmeni Şadiye mi istedi?”<br />
dedi.<br />
Can, bir anda Deniz ve Duru’yu, hiç tanımadığı bu iki kişiyi, hem de ikinci kere niye evine<br />
ısrarla davet etmesinin kulpunu bulmuştu, daha doğrusu Deniz ona sunmuştu. Kafasını sakince<br />
evet anlamında salladı. Deniz, “Onun geleceğini bilseydim gelmezdim. Manipüle edilmekten<br />
nefret ederim!” dediğinde Can, Duru’nun pür dikkat kendisini izlediğini biliyor ve birazdan<br />
sohbeti eline alıp şovuna başlamak istiyordu ama önce Deniz’i rahatlatmalı, o koltuğa<br />
oturtmalı, kafasını iyi yapmalıydı. Sakin bir şekilde, “Senin geldiğini duymuş, açık konuşmak<br />
gerekirse detayları bilmiyorum bile, bırak aranızdaki durumu, tanıştığınızı falan bile hiç<br />
bilmiyordum. Sadece benden rica etti seni çağırmamı, ben de; senin için de iyi olur diye<br />
düşündüm. Otursana.” dedi.<br />
Deniz üzerindeki siniri hâlâ atamamıştı. Özellikle Can Manay’ın sakinliği kendisini bir<br />
psikoloğun o<strong>fi</strong>sinde sinir krizi geçirmiş biri gibi hissetmesine yol açıyordu. Ortam huzurluydu<br />
ama Deniz anlamlandıramadığı bir huzursuzluk içinde hissediyordu, oturmadı. Buraya ait<br />
hissetmiyordu ama gidemiyordu da. Bahçeye doğru yürürken söyleyecek bir şeyi olmadığı için<br />
öylesine, “Ne zaman halledecekler bahçenin elektriğini?” diye sordu.<br />
Can, Deniz’deki dirence yenilmek üzereydi. Aysun ve Duru, bir şeylerin başlamasını<br />
bekleyen iki seyirci gibi sabırsızlanmak üzereydiler ki, Can mekan değiştirmelerinin Deniz’in<br />
huzursuz enerjisinden kurtulmaları için tek çözüm olduğuna karar verdi. Yerinden kalkarken<br />
masanın üstünden kutuyu aldı ve kızlara, “Gelin size bir şey göstereyim.” dedi.<br />
Can, Deniz’in yanından geçip bahçeye çıkarken sanki yerde elektrik hattının geçtiği bir<br />
bölüm varmış gibi yaparak dikkatle basmamaya özen gösterdi. Yarattığı gerçekliği, şüphe<br />
bırakmadan desteklemeyi iyi bilirdi. Deniz ise Can Manay’ın elinde taşıdığı ve kendisine<br />
tanıdık gelen kutuya takılmıştı. Can bahçenin içine doğru ilerlerken, Deniz kızların Can’ın<br />
atladığı yere basmamalarına yardım etti. Can’ın peşinden gittiler.<br />
- 23 -