Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
görmezden gelecek kadar rahatsız olması o an rahatlatıcı gelmişti.<br />
Duru emin adımlarla Deniz’e yaklaştığında, elindeki tuhaf aletin içine gömülmüş olan Can<br />
Manay’a hiç bakmadı. Can Manay nereye bakıyor olursa olsun kendisini bal gibi fark ettiğinin<br />
farkındaydı, enerjiyi hissediyordu. Elindeki kağıtlara gömülmüş olan Deniz’in omzuna işaret<br />
parmağıyla iki kere vurduğunda Deniz hemen döndü, gelenin Duru olduğunu anlamıştı çünkü o<br />
parmak, Duru her fark edilmek istediğinde, aynı şekilde dokunmuştu o sırta. Duru’nun onca<br />
ısrardan sonra, nihayet araziyi görmeye gelmesi Deniz’i çok sevindirdi, kocaman sarıldı<br />
Duru’ya ve hemen anlatmaya başladı binanın arazi üstüne nasıl yerleştirileceğini, projenin<br />
diğer detaylarını, girişin nerden olacağını, otoparkın nasıl düşünüldüğünü, arazinin eğiminin<br />
nasıl bir avantaj sağladığını, güneşin nerden battığını, açık hava sahnesi üzerinde rüzgarın<br />
yazın nasıl eseceğini...<br />
Deniz hayalindeki sanat merkezinin fonksiyonel olabilmesi için her şeyi düşünmüştü.<br />
Güzelliğe anlam katan her şey değerliydi, Duru’nun güzel vücudu eğer öyle kıpırdayamasa<br />
belki güzel bile gelmezdi Deniz’e, kim bilir... Duru sıkıldığını belli etmeden dinledi Deniz’in<br />
hayalini, dinlerken çok uzun zamandır Deniz’in hayallerini dinlediğini fark etti.<br />
Gerçekleştirilmemek üzere dünyadan saklanmak için tıkıldıkları kutunun içinde yok olmak<br />
üzereydi bu hayaller, aynı bu sanat merkezi gibi, ta ki Can Manay çıkıp gerçekleştirmeye karar<br />
verene kadar. Duru, düşüncesinin bakışlarına yansımasını engelleyemeden bir an baktı Can<br />
Manay’a.<br />
Can Manay, arkası dönük olmasına rağmen, Duru’nun kendisine yönelen enerjisini anında<br />
hissetmişti. Hemen enerjinin kendisine aktığı yöne döndü ve Deniz’in konuşmasını dinlerken<br />
arazide gözlerini gezdiren Duru’yla göz göze geldiler. Duru aralarında geçenlerin<br />
huzursuzluğuyla gözlerini kaçırmak üzereydi ki, Can Manay gayet medeni bir şekilde, sanki<br />
Duru’yu o an fark etmiş gibi ona doğru yürüdü, “Hoş geldin.” diyerek Deniz’in lafına girdi.<br />
Deniz’in anlattıklarıyla ilgiliymiş gibi görünmekten yorgun hisseden Duru, aralarında<br />
geçenlerden sonra nasıl bir tavır sergilemesi gerektiğini bilmeyen, tereddütlü bir<br />
gülümsemeyle, “Hoş bulduk.” dedi gözlerini kaçırıp araziye bakarak ve Can tokalaşmak için<br />
Duru’ya elini uzattığında, “Umarım.” diye karşılık verdi. Tokalaşırlarken Duru’nun bakışları<br />
arazideydi. Can Manay ise Duru’ya bir kez daha dokunabildiği için rahatlamıştı ve fazlasına<br />
zorlamamaya yemin ettiğinden, elleri ayrılır ayrılmaz biraz önce dikildiği yere geri döndü.<br />
Duru şaşırmıştı, adamın yanında kalıp kendisine yapışmasını ya da en azından biraz daha<br />
fazla konuşmaya çalışmasını bekliyordu. Can Manay’ın yanından ayrılışıyla hissettiği şeyin<br />
hayal kırıklığına benzer bir duygu olduğunu fark edince silkelendi, hemen bu duyguyu<br />
kafasından sildi.<br />
Duru’nun arazide bulunduğu bir saate yakın süre boyunca bir daha hiç bakmadı Can Manay<br />
ona, Duru’nun bakışlarını zaman zaman güçlü bir şekilde üstünde hissetse de kendine bir söz<br />
vermişti, bir daha Duru’nun üstüne gitmeyecekti, onun kendisine gelmesini bekleyecek ve bir<br />
kere geldi mi onu asla bırakmayacaktı. Duru’yla aynı ortamda bulunduğu süre içinde umut<br />
doldu Can Manay’ın içi, sanki Duru’yla aralarındaki bağ güçlenmişti, bunu birine anlatsa<br />
belki deli derlerdi ama öyle hissediyordu, hissetti, ta ki Duru hızlıca Deniz’i öpüp kendisine<br />
taksi çağırana kadar. Duru’nun gideceğini anladığında Can’ın resmen kalbi sıkıştı, kim bilir<br />
ne zaman görecekti bir daha onu. Buraya gelmesi bile ne kadar zaman almıştı, bundan sonra<br />
herhalde ancak bu hayali sanat merkezini yaptıktan sonra, açılışında falan görebilirdi Duru’yu.