Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
görmezden gelerek Can ile vedalaştı. Veli de cep telefonunun arkasına saklanıp kadının bir an<br />
önce resimden çıkmasını bekledi. Ortamın boşalması ve Zeynep’in masasına dönmesiyle<br />
suratındaki samimi gülümsemeyi askıya alan Can, Veli’yi emirle içeri davet etti. Can’ın<br />
odasına giren Veli, heyecanla konuşmaya başladığında Can’ın dişlerini gıcırdattığını fark<br />
etmemişti bile.<br />
Veli, “Ödümü kopardın abi ya! Kendimi hazırlamıştım bugün seni göreceğim diye.”<br />
dediğinde Can otomotize bir ses tonuyla, “Veli, konuşmuştuk seninle, arada böyle zamanlar<br />
olacak demiştik.” diye cevap verdi. Can kapıyı kapattığında odada artık yalnızdılar. Sırtı<br />
Can’a dönük, odanın kucakladığı manzaranın tadını çıkaran Veli, sanki dışarıda hiçbir şey<br />
olmamış gibi heyecanla, “Neyse ya boş verelim, şimdi sen asıl benim başıma neler geldi bir<br />
bilsen.” diyerek konuya girdi.<br />
Veli konuşarak kendini koltuğa bırakırken, Can kapıyı kapattı, dikkatlice ve tüm<br />
ciddiyetiyle kıpırdamadan Veli’yi izledi. Sakin olabilmek için belirli bir sürenin geçmesini<br />
bekliyordu.<br />
Veli, “Acayip günler geçiyorum Can, çok acayip! Bahsettiğim Ukraynalı kızla lobide<br />
buluştuk, tam o anda Naz’ın kuzeniyle karşılaşmaz mıyız! Hemen bir şeyler uydurdum<br />
kurtardım paçayı ama nereye kadar böyle devam eder bilmiyorum. Bu evlilik işi giderek daha<br />
da büyüyor içimde, düşününce nefes alamaz oluyorum. Bir yandan babam habire ne kadar<br />
memnun olduğundan bahsedip bana mesajlar gönderiyor.” diyerek konuşmaya devam etti. Can<br />
kurbanını soğukkanlılıkla öldürmeye hazırlanan bir yılan gibi kendi terapi koltuğuna<br />
sokulurken, Veli ses tonunu değiştirip babasının konuşmasını taklit etmeye başlamıştı. “Karın,<br />
çocukların olunca gerçek erkek olacaksın! Naz’ı buldun adam olmaya başladın, bu gidişle<br />
seni şirkete bile ortak yapacağız desene ha ha ha ha!!!” Nedir abi ya bu böyle!? Böyle baskı<br />
mı olur boğuluyorum ya! Bir yandan Natalia aklımdan çıkmıyor. Gazetede falan resimlerini<br />
görüyorum sürekli, canım sıkılıyor. Ne biçim bir hayat!” derken Can yeteri kadar dinlemişti,<br />
şimdi sıra kendisindeydi. Net, mesafesiz, haddini bildiren bir tavırla, “Neden burdasın?” diye<br />
sordu.<br />
Veli, Can’ın tepkisi karşısında şaşkın, cevap veremeden bakakaldı. “Ben senin annen<br />
miyim? Annen miyim ben senin!? Cevap ver bana!” diye devam etti Can ve şimdi sesinde öfke<br />
vardı. Veli şaşkın, kaykıldığı yerden doğruldu. Biraz önce güvenlik görevlilerinin yanında<br />
diklenen adamdan eser kalmamıştı, azar işiten küçük bir çocuğa dönmüştü. Can’ın nerdeyse iki<br />
katı cüssesindeydi ama yanında öyle ezilip büzülmüştü ki, bir cüce gibi görünüyordu. Can,<br />
Veli’nin zavallılığını algılayıp derin bir nefes aldı, duvara bitişik sandalyeyi Veli’nin yanına<br />
çekip oturdu. Veli’nin nerdeyse yarısı kadar olmasına rağmen gücünün, etkisinin farkında,<br />
sakin ve didaktik bir tonda, “Veli bak, burası bir iş yeri. Farkında mısın kendini nasıl bir<br />
duruma düşürdüğünün...” derken Veli, Can’ın kendisiyle sakin konuşmaya başlamasına<br />
rahatlamış, kendini koltukta yine geriye bırakıp asi bir çocuk gibi, “Benim hiç umurumda<br />
değil diğerlerinin ne düşündüğü! Keyifleri bilir-” diye mızıldandı ama Can, “Benim ne<br />
düşündüğüm de mi önemli değil?!” deyince Veli endişeyle öne geldi yine, “Can, biliyorsun bir<br />
tek sen varsın beni anlayan, gerçekten tanıyan. Bana bir soru sordun, annen miyim diye,<br />
biliyosun... Sen annemden bile daha yakınsın bana. Hele benim annemden, sekreter Zeynep<br />
bile daha yakın! Nasıl bir çocukluk geçirdiğimi biliyosun, sen kendin söyledin ki-” diye<br />
açıklamaya çalıştı. Can elini Veli’nin boynuna atıp Veli’yi boynundan bir baba gibi tuttu.