23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Duru hiddetle yürüyordu, ağlamamak için zor tuttuğu gözyaşları burnundan yavaşça sızmaya<br />

başlamıştı bile, neyse ki makyaj falan yoktu suratında. Burnunu hızla eline silip, elini de<br />

parlayan elbisesine kurulayıp yürümeye devam etti. Sert adımları o kadar da hızlı değildi,<br />

çünkü bu sefer Deniz’in kendisini yakalamasına ihtiyacı vardı.<br />

Neydi bu kucaklaşmanın anlamı? Göksel resmen taciz etmişti kendisini ve Deniz nasıl<br />

karşılık veriyordu bu tacize, ona sevgi göstererek mi!? Nasıl bir erkek bu? Böyle mi<br />

koruyordu kadınını!? Can Manay olsa öldürmüştü herhalde o psikopatı, kendisi yapmasa da<br />

icabına baktırmıştı bir şekilde. Duru okulun önüne açılan bahçeye vardığında, geride bıraktığı<br />

kalabalığa baktı. Deniz peşinden gelmiyordu. Duru inanamıyordu, yaşadıkları şeye rağmen<br />

Deniz ortada yoktu! Ondan nefret etti, ona gününü gösterecekti, sonrasında ne kadar yalvarırsa<br />

yalvarsın asla kendisine dokunmasına izin vermeyecekti. Resmen ihanetti bu, Göksel’e<br />

sarılmasındansa bir kadınla onu aynı yatakta yakalamayı tercih ederdi. İçindeki öfke o kadar<br />

kabarmıştı ki, bir şeylere vurmak istiyordu, geri dönüp Deniz’e saldırmak, ona bir daha asla<br />

kendisini göremeyeceğini söylemek istiyordu. Öfkesinden sıkılan yumrukları kolunu aniden<br />

birinin tutmasıyla anında gevşedi. Kendisini durduran kişinin Deniz olduğunu sanarak umutla<br />

döndü Duru ama değildi.<br />

- 7 -<br />

Can ayarlamalarını henüz bitirmişti ki, gösterinin yapıldığı ormanlık bölgeden okulun<br />

bahçesine uzanan toprak yolda sert adımlarla yürüyen Duru’yu fark etti. Gördüğünün Duru<br />

olması inanılamaz gelse de, bu parıldayan elbiseden bile daha parlak bir ten başka kimse<br />

olamazdı. Bu gece Duru’yu tek başına görebileceğini hiç düşünmemişti. Can hayretle Duru’yu<br />

izlerken, onun ağlamak üzere olduğunu fark etti. Gördüğü bir şeyden değil, Duru’nun ona<br />

hissettirdiği bir duygudan geliyordu bu anlayış. Duru’ya yetişmek için okulun girişindeki<br />

merdivenlerden üçer beşer indi. Ama Duru’nun adımları şimdi hızlanmıştı. Artık arkasına<br />

bakmak için yavaşlamıyordu da. Can Manay, Duru’yu kolundan tutarak durdurmak zorundan<br />

kaldı, yoksa yanında koşmak zorunda kalacaktı.<br />

Duru kendisini tutanın Can Manay olduğunu algılar algılamaz önce hiddetle kolunu çekti<br />

kurtardı, sonra refleks halinde iki eliyle Can Manay’ı göğsünden ittirerek haykırmaya başladı.<br />

İçindeki öfke Can Manay’ın varlığıyla patlamıştı. “Sapık! Dokunma bana! Nereye baksam sen<br />

çıkıyosun, bu ne be! Siktir git karşımdan! Sen aşağılık bir sırtlansın. Deniz’in yüzüne gülüyor,<br />

sonra da benim peşime düşüyorsun. Kim yapar bunu ha! Kim!!? Aşağılık bir sırtlandan başka<br />

kim yapar?” dedi ve tokadı Can Manay’ın yüzüne indirdi.<br />

Birinci tokat sert inmişti ama ikincisi kesinlikle daha da sert olacaktı. Can, saliseler içinde<br />

tokadı yiyip yememeye karar verdi. İkinci tokat gerçekten de daha sertti. Sonuçta bir<br />

sporcuydu Duru ve kendini kaldırabilen ellere sahipti, tabii ki tokadı sert olacaktı. Üçüncü<br />

tokadı yerken Can karar verdi; Bu şiddetin tamamı Can’la aralarında geçenlerden<br />

kaynaklanıyor olamazdı. Duru resmen kendini kaybetmişti. Bu öfke tazeydi. Yaşananlara bu<br />

kadar kızmış olan biri, olanları Deniz’e anlatır, hatta polise bile giderdi. Duru’yu öfkesinin<br />

içinde kaybolan birine dönüştürecek ne olmuştu? Neden yalnız başına yürüyordu? Nereye<br />

gidiyordu? Neden gidiyordu?! Deniz neredeydi? Duru ağlamak üzereydi...<br />

Dördüncü tokadın havada olduğunu görünce Duru’nun elini yakaladı Can. Elini indirirken

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!