Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
verdiğim için üzgünüm. Saygısızlık ettiğimi düşünmenizi asla istemem.’’ dedi nerdeyse<br />
fısıldayarak.<br />
Sadık kızdaki ani davranış değişikliğini izliyordu. Biraz önce kendisine meydan okuyan çöl<br />
kaplanı şimdi ev kedisine dönüşmek üzereydi ve çok alışık olduğu bu durum her zaman can<br />
sıkıcı olmuştu. Adı zamanla, ona her kapıyı açan, herkesi teslim alan bir parolaya dönüşmüştü.<br />
Adı kendi varoluşunun önüne geçen herkes gibi Murat Kolhan da çok yalnızdı. Etrafında<br />
yalakalardan ya da hayranlardan başka kimse yoktu. Kıza cevap verdiğinde biraz önce<br />
hissettiği heyecanın içinde nasıl da yok olduğunu fark etti. “Önemli olan birbirimizi<br />
anlamamız, sizi dinliyorum.” dedi.<br />
Özge kafasını sallayarak onayladı. Yapması gereken konuşma için güç toplamaya<br />
çalışıyordu. Yutkunup boğazını temizledi. Şoförün konuşulanları duyduğunun farkındalığıyla<br />
isim kullanmayarak konuya girdi. “Bahsi geçen kişiyle ilgili sizinle bildiklerimi paylaşmak<br />
isterim ama anlamadığım bazı şeyler var, sizinle tüm açıklığıyla konuşmak istiyorum.” dedi.<br />
Sadık, başını bir kez sallayarak onayladı. Özge onayı alınca, vücuduyla Sadık’a dönüp<br />
şoförün duymasından tedirgin bir şekilde, “Onun korktuğu kişi ben değilim, yani onunla kişisel<br />
bir ilişkim falan olmadı ama benim bildiğim, daha doğrusu bulduğum bir şey var. Büyük bir<br />
şey. Dergi beni onunla röportaja gönderdiğinde aslında hiç açmak istemediğim bazı konuları<br />
bir şekilde açmak zorunda kaldım ve görmeliydiniz, gerçekten sarsıldı.’’ dedi. Özge iyice<br />
heyecanlanmıştı, aklına yeni gelmiş gibi kendini koltukta yine geriye bırakıp yüksek sesle,<br />
“İnanamıyorum bana böylesine savaş açtığına!..’’ diyerek aklından o an geçenleri söyledi.<br />
Sonra yine nerde olduğunu hatırlayıp Sadık’a döndü. Kafasındakileri toparlamaya çalışarak,<br />
“Her neyse, pardon... Konu şu, bulduğum şey güçlü ama bilginin derinlerine inip daha detaylı,<br />
çok daha güçlü bir şekilde size sunmak isterim ve bu yapabilmek için en az iki-üç haftaya<br />
ihtiyacım var.’’ derken Sadık kızın sürekli vücut dilini, ellerini kullandığı hareketli<br />
konuşmasını dinliyordu. Sakince lafa girdi. “Benden daha da detaylı bir araştırma<br />
yapabileceğini düşünmen naiflik değil mi Özge Hanım?’’<br />
Özge tereddüt etmeden, “Hayır, hiç öyle düşünmeyin. Duyulmaz mı sanıyorsunuz siz etrafta<br />
onunla ilgili sorular sormaya başlayınca?” diye itiraz etti. Kız haklıydı ama Sadık gülerek,<br />
“Soruları benim soracağımı kim söyledi? Benim de elçilerim var.” dedi. Özge geri adım<br />
atmadan, “Tamam işte! Benden daha iyisini bulamazsınız. Tek istediğim, toplamda 30 bin<br />
dolar. Kısa bir sohbet için bana vermek istediğinizin belki üç katı ama ayrıca ülkenin en çok<br />
satacak dergisinin %20’sine de sahip olacaksınız...” dedi.<br />
Özge konuşmasının heyecanından sıyrılıp Sadık’ın suratındaki tebessümlü bakışı gördü.<br />
Kendisinin bu işi beceremeyeceğini ama hayal kurmasının çok sempatik bir durum olduğunu<br />
söyleyen bir tebessüm ve eğlenen bir bakıştı bu. Özge’nin asla hak etmediği, katlanamayacağı<br />
haksız bir bakıştı. İçinde yükselen çığlık, Özge’nin burun deliklerinden hava olarak çıktı,<br />
gözlerinin derinliğinde beliren ifadeye yansıdı, bu ifade kararlılıktı. Özge içindeki tüm<br />
heyecanı toplu iğnenin başı büyüklüğünde ama bir kara deliğin ağırlığında oluncaya kadar<br />
bastırdı, sol bacağını oturduğu koltuğun üzerine çekti, kıvırıp tüm vücuduyla Sadık’a döndü.<br />
Anlaşılmak istiyordu. Sadık kızın bu hareketine dikkatle bakıp vücuduyla cevap verdi,<br />
vücudunun belinden yukarısını kıza döndürüp sağ kolunu, yaslandıkları koltuğun üzerine<br />
koydu. Şimdi yarım parantez şeklinde kızı kapsamış olsa da, Özge’nin dikkati tamamen kendi<br />
düşündüklerindeydi.