23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

savaşmak. Onlarla savaşarak kendini ancak koruyabilirdi. Dedesinin öğrettiği gibi en iyi<br />

savunma saldırı değil miydi?..<br />

Lanet olası stüdyo her köşesiyle çok ilgi çekiciydi. Binaya girdiğinden beri tek bir salakla<br />

ve hatta çirkinle karşılaşmamıştı. Ne biçim bir yerdi burası, herkes sanki tek tek, özenle<br />

seçilmişti. Burada çalışmak nasıl olurdu diye düşündü. Kesinlikle güzeldi. Silkelendi. Bu<br />

röportaj zor geçecekti, Can Manay onu etkilemeye başlamıştı. Yaptığı her işi en iyi şekilde<br />

yapabilen biri vardı karşısında. İyi bir psikolog, üniversitede hoca, çok iyi bir şovmen...<br />

Böyle bir adamdan normal olması beklenemezdi, beklenmemeliydi. Yararlı bir adamdı. Canlı<br />

yayında, ünlülerle yaptığı terapi üzerine kurulmuş olan Vizyon Terapi, işin magazinsel yanını<br />

alıp felse<strong>fi</strong> bir şey haline getirmeyi başarabilmiş, varoluşa dair düşündürerek topluma kendi<br />

sorularını sordurmayı nerdeyse öğretmiş bir programdı. Can Manay, bu ülkede bunu<br />

yapabilen, çirkinlikten yarar oluşturabilen tek kişiydi. Geçmişini kurcalayıp adama saldırmak<br />

çok ilgi çekebilirdi ama uzun vadede kime ne yararı olacaktı diye düşünürken Can Manay’ın<br />

kulisinin önüne geldiğinde kapının üzerinde metal plaka üzerine zarifçe yazılmış yazıyı okudu.<br />

“Çatlama cesaretini gösteren tohumlar adına!”<br />

Özge gardını indirdi. Hayatında ilk defa birine yakınlık hissetmişti. Yazının ne demek<br />

istediğini çok iyi biliyordu, her an deneyimliyordu. Uzun uzun düşündü. İlk defa kendi<br />

araştırmalarına değinmeden Aylin’in tarzında boş ama hoş bir röportaj yapmak istedi,<br />

bulduklarına rağmen. Belki, bu adam savaşılacak değil sadece dinlenilecek biriydi. Can<br />

Manay’ı daha iyi anlama isteğiyle içeri girmek üzereydi ki programın hosteslerinden biri<br />

gelip kendisini açık büfeye yönlendirdi. Can Manay henüz hazır değildi, kendisine haber<br />

verilecekti.<br />

- 20 -<br />

Tra<strong>fi</strong>k her zamanki kadar yoğundu. Arabada sessizlik hakimdi. Can, Ali’den her zamankini<br />

koymasını istediğinde Bilge ilk defa duyduğu bu müzikten hoşlanıp hoşlanmadığına karar<br />

vermeye çalışırken, Can ondan önce davrandı, “Şarkı nasıl? Beğendin mi Bilge Görgün?”<br />

diye sorarak.<br />

Bilge bir tuzağa düşme olasılığının tüm farkındalığıyla hızla düşündü. Cevap verirken<br />

kararlı ama çekingendi. Aklına ilk gelen şeyi söyledi. “Daha bitmedi ki.”<br />

Can yüksek müzikten Bilge’nin ne dediğini anlamamıştı. Bu kadar alçak sesle cevap<br />

vermesi sinir bozucu gelmişti. Onu iğnelercesine, “Eğer fısıldayacaksan konuşmamızın anlamı<br />

yok!..” diye hırladı.<br />

Bilge kendine kızdı, niye alçak sesle konuşuyordu ki! Salisenin binde biri kadar bir hızla<br />

cevabının bir hata olabileceğini düşündü ama aslında Can’ın bitmemiş bir şarkı hakkında<br />

böylesine aceleci sorusunun aptalca olduğuna karar verdi. Doğduğu günden beri onu asla yarı<br />

yolda bırakmayan mantığını dinlemeye karar verdi. Can’a yüksek sesle, “Eğer izin verirseniz<br />

şarkıyı dinlemek istiyorum! Ancak ondan sonra sizi cevaplayabilirim. Yoksa söylediğim her<br />

şey gerçek bir cevaptan çok, cevabını bilmediğim bir soruyu cevaplamaya çalışmak olurdu ki<br />

bu benim asla yapmadığım bir şeydir, yapamadığım.” dedi.<br />

Sakin bir şekilde arabayı kullanan Ali, kızdaki çıkışa inanamamıştı. Can Manay’ın<br />

kadınlarına, hatta kızlarına alışıktı ama şimdiye kadar kimsenin onunla böyle net bir şekilde,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!