Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
herkese ders veren adam nerdeyse ağlamak üzereydi ve yalvarıyordu. Can, “Sadece bak…”<br />
diye mırıldandığında Duru daha fazla bakamadı Can’ın gözlerinin içine ve hemen başını yola<br />
çevirdi. Duru’nun başını çevirmesi ve Can Manay’ın çarpmak üzere oldukları aracı sollaması<br />
aynı anda oldu. Duru’nun kalbi sanki ağzından çıkacaktı, Can’sa aracı sollar sollamaz hemen<br />
yine Duru’ya dönmüştü, gerçekten hiçbir şey umurunda değildi. Duru kafasını Can’a çevirince<br />
yine göz göze geldiler ve Duru içgüdüsel bir hareketle Can Manay’ın sağ kolunu tuttu. Aracı<br />
durdurmasını istiyordu ama konuşamadı. Can Manay’ın gözlerinden fışkıran acı ve yalvarışın<br />
kendi dokunuşuyla sanki nerdeyse dindiğini gördü. Aracın şeridin sağına geçip yavaşlaması<br />
ve sakin bir şekilde gitmesi sanki bir anda olmuştu. Bir dokunuşla Duru fırtınayı durdurmuştu.<br />
Can kolunu tutan Duru’nun elini kendi teninde hissetmenin verdiği mutlulukla, gözlerinde<br />
hissettiği kızarıklığı kamufle etmek için, kafasını yola çevirmek zorunda kalınca, Duru ona<br />
bakakaldı. Can Manay’ın gözleri kızarmıştı, nerdeyse ağlayacaktı! Gerçekten ağlayacak<br />
mıydı? O an Can, hissettirdiği ihtirasla tüm güzellik sınırlarını alaşağı eden bir enerjiye<br />
sahipti Duru için, erkekti. Tapan bir erkekten daha güçlü kimse olamazdı. Tabii eğer bu<br />
şizofrenik bir saplantı değilse. Deniz’in üzerinde asla böyle bir güce, etkiye sahip olduğunu<br />
hissetmemişti Duru, daha da önemlisi kimsenin Can Manay üzerinde böyle bir etkiye sahip<br />
olabileceğini düşünmemişti. Kafasındaki düşüncelerden sıyrılıp arabanın sakin bir şekilde sağ<br />
şerit üzerinde seyrettiğini fark edince elini Can Manay’ın kolundan çekti. Can Manay,<br />
Duru’nun çekilen elini henüz havadayken yakaladı ve Duru’nun bakışı yolda olmasına rağmen<br />
ona dönüp, “Beni tutmana ihtiyacım var.” dedi ve kendi kolunu Duru’nun avucunun içinden<br />
geçirip kızın kolayca tutabileceği bir pozisyonda uzattı. Duru, eli Can Manay’ın kolunda,<br />
bakışları önündeki yolda öylece bekledi. Ne demesi ya da yapması gerektiğini bilemiyordu.<br />
Aklı hâlâ Can Manay’ın ağlamak üzere olduğundaydı. Kalbinde hissettiği sıkışıklık, acıma<br />
duygusundan çok bu adama hissettiği ilgidendi. Neydi bu adamı bu kadar kırılgan yapan şey?..<br />
Kendisi miydi?..<br />
Duru eline değen kolun kemikli yapısını, kıllı hissini inceledi içinde, ne hissettiğini<br />
düşündü? Yakınlık vardı bu tende. Kendine çeken, rahat ettiren bir yakınlıktı bu. Elinin<br />
altındaki bu kolu okşadığını, Can Manay’ın kızarmış gözlerine bakıp sakince dudaklarını o<br />
gözlerin üzerinde gezdirerek onlara nasıl bir rahatlama verebileceğini düşündü. Çok uzun süre<br />
tutmuştu Can Manay’ın kolunu, elini çekmek zorundaydı. Çekti. Elini çekerken bırak bu adama<br />
dokunmayı, bu arabaya hiç binememesi gerektiğini düşündü ve Can Manay’ın kırılganlığından<br />
etkilenmemesi gerektiğini kendine telkin ederken ona dönüp, “Bu sadece bir takıntı... Bana<br />
hissettiğini sandığın şeyin, asla sahip olamayacağını bilmekten kaynaklanmadığını nerden<br />
biliyorsun?” diye sordu direk bir şekilde.<br />
Can kızarmış gözlerini Duru’ya dikip, “Sen bende, benden daha büyük bir duygusun. Sana<br />
hissettiğimi sanmak!! Hiçbir şey sanmıyorum, bu duygu beni öldürüyor. Sana sahip olmak<br />
mı!.. Sen sahip olunamazsın ki Duru, olunamamalısın!” dedi.<br />
Can Manay sakinleşip burnunu sızlatan gözyaşlarını toplamak için burnundan derin bir<br />
nefes aldığında Duru geriye yaslandı, Can gözünü yoldan ayırmadan, “Kabul edeceğini<br />
bilsem, seni şu an alır senin istediğin yere, istediğin şekilde, tamamen senin koşullarında<br />
giderim seninle... Ne istersen onu yapıcam, sen ne istersen ve nasıl istersen... Ama benden<br />
seni yağmalamalarına seyirci kalmamı isteme.” diye mırıldandı.<br />
Duru kıyısından gittikleri denize bakıyordu. Yağmalandığını düşünmemişti daha önce ama