Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
itirazla karşılık verince Duru elindeki dürümü sehpanın üstüne koyup ayağa kalktı. “Yok yok!<br />
Aklından bile geçirme Deniz, ben çok ciddiyim. Kafam yerinde olsun istiyorum gösteriden<br />
önce. Lütfen! Hem senin yapacak bir sürü işin yok mu?! Bak bir saatte kadar başlıycak gösteri,<br />
sakın geç kalayım deme, git işlerini hallet. Bu sefer gerçekten kırılıcam! Beni seyretmeye bile<br />
gelmiyorsun artık!” dedi.<br />
Tartışmayı kazanamayacağını anlayan Deniz, kaykıldığı yerden kalktı. Duru haklıydı hep<br />
geç kalıyordu kızın gösterilerine. Önemli işlerini hemen halledip dönmeye karar verdi.<br />
Torbacısına uğrayacaktı, nasılsa orada biraz takılırdı. Duru’yu öptü ve gitti.<br />
Duru odasında yalnızdı yine, üzerindeki bornozu çıkartır-ken huzur buldu. Çıplak bir<br />
şekilde bir yandan dürümünü yiyip bir yandan da güzel vücudunu kremlemeye devam etti.<br />
- 25 -<br />
“Siz neyi hissetmeye karar verirseniz, onu deneyimlersiniz. Evren içinizde var olan tüm<br />
isteklere cevap vermek için dizayn edildi. Olayları akışına bırakmayın, sadece isteyin ama<br />
neyi istediğinize dikkat edin çünkü yeterince isterseniz...”<br />
Can cümlenin ortasında sustuğunda, izleyicilerin sözünü tamamlamasını bekledi.<br />
Stüdyodaki izleyiciler bağırarak, “...mutlaka sizin olur!” dediler.<br />
Can Manay suratında kocaman bir gülümsemeyle stüdyodan çıkarken Bilge kanalı<br />
değiştirdi. Bu haftaki programda Can Manay o kadar da etkileyici değildi. Ondaki enerji<br />
düşüklüğüne kendisinin neden olabileceğini düşündü. N’aptığını bilmiyordu ama keşke<br />
ödevleri bırakıp arabaya binmeden hemen çıkmış olsaydı Can Manay’ın atölyesinden, iyice<br />
içi karardı. Suçlu hissediyordu. İnsanlarda kızgınlık uyandıran bir varoluşu vardı, buna<br />
emindi ve durumu yumuşatmak için ne yaparsa yapsın daima kötü şeyler oluyordu. Keşke hiç<br />
konuşmasaydı, hiç çenesini açmasa belki rahatsızlık vermeden yaşayabilirdi bu dünyada.<br />
Neden insanlar ona tahammül edemiyorlardı? Nasıl bakacaktı şimdi Can Manay’ın suratına?<br />
Bölümünü değiştirip yatay geçiş yapmayı düşündü, yarın bunu soruşturacaktı. Saatine baktı,<br />
neyse ki Electronic Frontier Vakfı’nı aramasına pek bir şey kalmamıştı.<br />
Apartmandan gelen sesi duyduğunda hemen dikkat kesildi. Kapının önünde biri vardı ve bu<br />
babası olmalıydı. Küçücük salondaki masada sofra kurulmuştu ve Bilge tek hamlede kalkarak<br />
mutfağa geçti, babası hayattan bıkkın bir şekilde içeri girerken Bilge elinde ekmek sepeti ve<br />
suyla mutfaktan çıkmıştı. Babasını görünce durgun, “Hoş geldin baba, yemek hazır.” dedi.<br />
Babası Bilge’nin suratına bile bakmadan ayakkabılarını kapının ağzında çıkarırken kafasını<br />
salladı. Kuru bir sesle, “Aç değilim Bilge, yatıcam.” diye cevap verdi.<br />
Bilge her zaman duymaya alışık olduğu bu cümleye tepki vermeden elindekileri masaya<br />
koydu ve Doğru’yu çağırmaya odasına yönelirken, zayıf, kısa, çelimsiz babasının uyumak<br />
üzere kendi odasına geçmesini izledi. Yerçekimine, hayata yenik düşmüş zavallı bir adamdı<br />
bu. Hayatı boyunca karın tokluğuna çalışmış, yanlış kadınla evlenmiş ve asla kimlik bilinci<br />
olmamıştı Osman’ın. Karısının ölümünden sonra iki çocuğa bakmak ona kalmış olsa da, işin<br />
aslı, karısının ölümü hayatını kolaylaştırmıştı. Zor bir kadındı Bilge’nin annesi. Babası ise<br />
belediyede üst düzey bir memurdu ve hayata yenilmişliğini çoktan kabul etmiş bir esir gibi<br />
günlerini geçiriyordu. Varlığı ya da yokluğu birdi Bilge için. Onu sevmediği ya da ona kızgın<br />
olduğu için değil, kendi varoluşu bu adamdan kaynaklandığı için, uzun koridorda ardından