You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
satın almasına neden olmuştu.<br />
Burayı ilk kiraladığı gün çok tereddüt etmişti. Kirası yüksekti, üstelik de dolar üzerinden.<br />
Doların hızlı yükselişi Can’ın hesaplarını iyice karıştırmıştı. O zamanlar büyük bahçe içinde<br />
dört katlı bir binadan ibaret olan bu yerde, şimdi birbirlerinin çatıları üstüne kaydırılarak<br />
basamak gibi yükselen 10 kat vardı. Her katta, bir alttaki katın çatısını kaplayan yeşil<br />
bahçeleriyle bu 10 katlı, 10 bahçeli güzel yapı tamamıyla Can Manay’ın kliniğine aitti. Diğer<br />
binaların arasında sanki huzurun bulunabileceği tek yer gibi duruyordu.<br />
Can, Meral Hanım’ın sorusuyla şimdiye döndü. “Evet, şimdi ben ne yapabilirim ki?” diye<br />
ağlanıyordu kadın oturduğu büyük deri koltuğun içinde kaybolurcasına.<br />
Bakışlarını manzaradan alıp Meral Hanım’a verdiğinde, seansın bitmesine 16 dakika<br />
kaldığını gördü. Bu zaman dilimini kendi adına en pragmatik şekilde doldurabilmek için şimdi<br />
en bağlantılı soruyu sormalıydı. Bu sorunun cevabı Meral Hanım’ın gelecek seansa koşarak<br />
gelmesine yetecek kadar beynindeki bazı hücreleri harekete geçirmeli, kafasını Can’ın bir<br />
sonraki seansta çözebileceği kadar karıştırmalıydı. Can terapi işini kendince çok iyi<br />
çözmüştü. Zekasıyla ziyaretçilerinde bağımlılık yaratarak, onların belirli problemlerini<br />
çözmek için değil, hayatları boyunca üzerlerindeki basıncı alan bir sibop gibi çalışmayı<br />
öğrenmiş ve ziyaretçilerinde sürekli bir ihtiyaç yaratmıştı. Bir çığ gibi Meral Hanım’ın içinde<br />
büyüyeceğinden emin olduğu soruyu sakince sordu. “Eğer sen baban olsaydın, böyle bir<br />
durumda oğluna ne yapardın?”<br />
Meral Hanım 60’larında, cinsel arzusunu kaybetmiş olmasına rağmen yine de süslü,<br />
bakımlı, botokslu bir kadındı. Ülkenin en zengin ailelerinden birinin dördüncü kızıydı ve yine<br />
çok zengin bir ailenin ikinci oğlu olan kocasıyla yaklaşık 30 senedir evliydi. Bu evlilikten üç<br />
çocuğu vardı ve bugün Can Manay’a seansa gelmesinin nedeni, büyük oğlunun üniversite için<br />
gittiği Amerika’da model bir sevgili edinmiş olması ve bu sevgili yüzünden harcamalarının<br />
aniden artması, bu artış nedeniyle annesiyle kavga etmiş olması, bu kavgada Meral Hanım’ın<br />
oğlunu artık ona bir kuruş bile vermemekle tehdit etmiş olması, çocuğun da Meral Hanım’a<br />
hakaretleri sıralamasıydı.<br />
Can yaklaşık bir saattir ‘o dedi, ben dedim, babası dedi’yi dinlemekten sıkılmış, Meral<br />
Hanım’ın gözyaşlarının başlamasına yaklaşık üç dakika kala duruma el atmaya karar vermiş,<br />
kendi keşfettiği ve yine kendi uygulamalarında klasikleşen yöntemiyle Meral Hanım’ı oltaya<br />
takılan bir balık gibi yavaş yavaş çekerek tam da şu an bulundukları noktaya getirmişti. Can’ın<br />
sorusu sıradan bir soru olmasına rağmen Meral Hanım’ın hayat deneyimi açısından çok şey<br />
ifade ediyordu.<br />
Meral Hanım’ın babası çok güçlü bir adamdı, şimdilerde yaşlanmıştı ama her zaman<br />
korkulan bir güç gibi yükselmişti kızları üzerinde. İsviçre’de üniversite okuduğu yıllarda<br />
Meral, kendisinden 10 yaş büyük bir sanat eleştirmenine aşık olmuş ve bu aşkın bedelini<br />
babasına ağır ödemek zorunda kalmıştı. Aşkı için direndiği iki yıl boyunca, ailesinden gelen<br />
düzenli para akışı kesilmiş, İsviçre’de sevgilisiyle oturmaya başladığı tek odalı stüdyoda,<br />
resmen kaderine terk edilmişti. İki yıl süren sefaletten, iki kürtajdan sonra, üniversiteyi<br />
bırakmak zorunda kalmış ve en sonunda da sevgilisi tarafından da terk edilip eve dönmüştü.<br />
Ama işkence orada bitmemişti. Babası onu bir daha eve kabul etmemiş, üç yıl anneannesinin<br />
yanında annesinden aldığı gizli destekle geçinen Meral Hanım en sonunda ailede sır olarak<br />
saklanan bu durumu, babasının uygun gördüğü bir damatla evlenerek ancak maziye