Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
tek tek saymıştı taşımacıları. 16 taşımacı ve beş güvenlik görevlisi. Altıncı güvenlikçinin,<br />
bulunduğu odanın kapısının önünde nöbette beklediğini hayal etti. Burada saldırıya uğrasa<br />
nerden kendine bir kaçış yolu bulacağını düşündü. Eline alabileceği sivri bir cisim olup<br />
olmadığına baktı, kafasını cama yapıştırıp pencereleri kırsa, pervazın dışına çıkıp<br />
tutunabileceği detaylara baktı. Sonra ne yapacaktı? Bozkır-boş araziye kurtarın beni diye<br />
bağıracak mıydı? En azından taşımacılar kendisine yardım edebilirlerdi.<br />
Tam kapıya doğru ilerleyecekti ki, otobüs yolundan binaya doğru uzanan toprak yola sapan<br />
son model, lüks siyah bir 4x4 dikkatini çekti. Araba, tozu dumana katışından anlaşıldığı<br />
kadarıyla saatte 140-160 gibi bir hızla binaya yaklaşmaktaydı ve hemen vardı.<br />
Özge pencereden biraz uzaklaşmıştı, cama yapışmış merakla dışarı bakarken gözükmek<br />
istemiyordu ama hâlâ manzaraya hakim bir konumdaydı. Binanın demir parmaklıkları hareket<br />
edip açıldığında, demir parmaklık gibi görülen şeyin aslında kocaman demir sürgülü bir kapı<br />
olduğunu yeni anladı. Araç önce bahçenin içine girdi, Özge araçtan inecekleri görmek için<br />
cama biraz daha yaklaşıp dikkatle baktı. Ama hiç kimse inmedi, araç bahçede öylece<br />
duruyordu. Sonra yeniden harekete geçip binanın içine girdi ve gözden kayboldu. Aracın<br />
binaya girdiği yolu düşünen Özge, kendisinin de geçmiş olduğu o yolda kapalı bir garaj olup<br />
olmadığını hatırlamaya çalıştı ama görmemişti. Camdaki yansımasından kendine baktı,<br />
yanaklarını çimdikleyerek ha<strong>fi</strong>f kızarmalarını sağladı, üstünü düzeltti ama ayakkabıları feci<br />
durumdaydı. Toz topraktan ne renk oldukları bile belli değildi, duman rengiydiler şimdi.<br />
Çantasından ıslak mendil çıkarıp temizlemeyi düşündü ama ancak bol suyla yıkanırsa çıkardı<br />
bu kadar toprak, aksi takdirde iyice çamura dönebilirdi durum. Riske girmedi. Masanın<br />
pencereye yakın olan tarafındaki sandalyeye oturdu. Yarım saattir adamın gelmesini<br />
bekliyordu, adam geç kalmıştı ve bir şeylerle oyalanır gibi yapmak istedi. Çantasında Go<br />
oyunuyla ilgili hiç okumadığı küçük bir kitap vardı, kitabı çıkarıp sanki okuyormuş gibi<br />
yapacaktı ki kapı açıldı.<br />
Ahmet Bey, kendisi kadar uzun ama kendisinden ve birçok insandan çok daha yakışıklı bir<br />
adamı, Sadık Bey’i içeri buyur etti saygıyla. Özge, adamın güzelliği karşısında küçük çapta<br />
bir şaşkınlık yaşasa da hiç belli etmedi. Bu kadar süre bekletilmekten sabrı kalmamış biri gibi<br />
görünmek o an için çok kolay ve yerinde geldi, hiç gülümsemeden ayağa kalktı. Ciddi,<br />
etkilenmemiş, profesyonel ve net bir ses tonuyla sorarcasına tokalaşmak üzere elini uzatırken,<br />
“Sadık Bey?” dedi.<br />
Sadık Bey de sempatik, gevşek bir ses tonuyla sanki sevimli bir çocukla tokalaşan bir<br />
öğretmen gibi hemen elini uzattı, Özge’nin sorusunu onaylayan bir tarzda, “Merhaba Özge<br />
Hanım.” dedi.<br />
Adamın el sıkışı sertti, tokalaşmaktan çok ele kendini hissettiren bir vurgudaydı, tam<br />
kıvamında sıkı ve tam zamanında elden ayrılan. Belli ki şirketin üst düzey yöneticilerinden<br />
biriydi ama en üst düzeyde de değildi herhalde çünkü buraya kadar kendisiyle görüşmeye<br />
gelmişti ya da gönderilmişti. Özge kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir psikoloji içindeydi ve<br />
gelişmiş analiz yeteneği ona bu adamın yakışıklılığının ötesinde, istediği birçok şeyi elde<br />
etmiş, keyif almaktan hoşlanan, çapkın ama prensipli biri olduğunu söylüyordu. Böyleleriyle<br />
kaliteli iletişim kurmanın tek yolu onlarla aranıza mesafe koymak olurdu, mesafe koymazsanız<br />
sizi bir hamlede kendi kümesi içine alır ve kapsardı. Siz daha ne olduğunu anlamadan ast üst<br />
ilişkisi içinde en alt basamakta bulurdunuz kendinizi. Özge bunu iyi biliyordu çünkü kendisi