23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yokuştan aşağıya indiklerinde karşılarına gelen caddenin Mahrum Caddesi olduğunu<br />

söylediler. Mahrum Caddesi’ne vardıklarında, etraflarında herhangi bir konteynır ya da içinde<br />

yüzlerce derginin olabileceği ihtimali olan herhangi bir araç yoktu. Çift şeritli bu cadde,<br />

sokaktan kırma bir caddeydi. Eskiden toprak olan yol, uyduruk bir ziftlemeyle asfalta<br />

dönüştürülmüştü. Kaldırım diye yapılmaya çalışılmış şeyin üstünde yürümeyi bırak, tek kişinin<br />

dikilmesi bile zordu. Özge elindeki mesaja baktı yine ve karşı köşedeki bakkala gidip varması<br />

gereken yerin burası olduğundan emin olmak istedi.<br />

Bakkaldaki adam yeri onayladığında içinde kendine yer bulmak için çırpınan umut bir anda<br />

boğuldu ve yenilmişlik tamamen çöktü Özge’nin omuzlarına. Etrafına baktı, tüm çabalarının<br />

onu getirdiği yer burasıydı, Özge’nin çıkmaz sokağı, başlamasını ümit ettiği ve deli gibi<br />

çalıştığı her şeyin bittiği yerdi burası. Ömer bakkalın önünde bekliyordu ve şimdi dışarı çıkıp<br />

ona geri dönmeleri gerektiğini söylemeliydi. Gelen mesaj yanlışlıkla atılan bir mesajdı ve<br />

Özge’nin içindeki umutsuzluk, mesajı anlamlandırmış ve inanmak istemişti. Kafasındaki<br />

düşünceleri ayıklamaya çalıştırarak orada öylece dikilirken bakkal, “Siz ne aradınız<br />

hanfendi?” diye sordu. Bakkalın ses tonu yardım etmek isteyen birinden çok, alışveriş etmeyip<br />

yer işgal eden birini azarlayan tondaydı. Özge kendine gelir gelmez, “İyi günler.” dileyip<br />

kapıya doğru yöneldi. İşte tam bu anda gördü. Biraz önce önünde ekmek alan çocuğun elinde,<br />

ekmeğin etrafına sarılmış bir yaprak, Darbe’nin on dokuzuncu sayfasına aitti. Çocuk<br />

ekmeğiyle uzaklaşırken Özge bir tazı gibi bakkalın tezgahına döndü, iz bulmak için yaratılmış<br />

bir robotun hızında, sorgulayan gözlerle taradı tezgahı. İyice yaklaştı ve işte ordaydı.<br />

Tezgahın üstünde duran dergisi Darbe, sayfaları yırtılıp ekmeğin etrafına sarılmak üzere<br />

ortadan açılmış ve yeni bir ekmeğe yine öylece sarılmayı bekliyordu.<br />

- 75 -<br />

Can, Duru’yla göz göze geldiği andan itibaren içerde yaptıklarının anlaşıldığını fark etti. Bu<br />

toplumda, birinin utanılacak bir şey yapıp yapmadığının ölçüsü, o kişinin utanıp<br />

utanmamasıyla ilgiliydi. Can utanmadan, gözlerini Duru’nunkilerden kaçırmadan bakmaya<br />

devam ettiğinde Duru’nun kızarmasını bekledi ama Duru’nun gözleri bomboştu. Deniz<br />

ortamdaki tuhaf enerjiyi dağıtmak için bahçeyle ilgili birkaç yorum yaptıktan sonra, Can lafa<br />

girip herkesi koltuklara davet etti. Can’ın daveti, Duru’nun sabah erken kalkacaklarını<br />

bildiren ve eve gitmeleri gerektiğini belirten cümleleriyle kesildi.<br />

Can resmen eline yüzüne bulaştırmıştı bu sefer. Duru eve gitmek üzere, neredeyse aceleyle,<br />

bahçeden salona doğru ilerlerken, Can o an, Duru’nun gitmesini önlemek için bağırmayı bile<br />

düşündü. Çocukça, aptalca bir sürü düşünce geçti kafasından. Deniz ve Duru salonda<br />

eşyalarını toparlarken, Arzum daha tatlı bile yemediklerini belirterek kalmaları konusunda<br />

ısrar etti. Biraz önceki, bölgesini korumaya çalışan dişi modundan eser kalmamıştı. Sıcak ve<br />

tatlı bir şekilde Duru’ya, “Daha konuşacak çok şeyimiz var, en azından bir kahve içelim.”<br />

dediğinde Duru, bu kızı böylesine ehlîleştiren şeyin ne olduğunu biliyordu ama bir anda bu<br />

kadar dost canlısı olmasının yine de çok anlamsız olduğunu düşündü. Kapıya doğru ilerlerken<br />

kıza dönüp gözlerinin içine sırıttı ve iyi akşamlar dileyerek kesti davetini. İkisi de biliyorlardı<br />

o kahveyi asla içmeyeceklerini.<br />

Kapıya kadar geldiklerinde, Can gitmelerini engellemek için, aklındaki bin düşünce içinden

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!