Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ir dergiye sahip çıkmak, hele içeriği bu kadar ortalık karıştıracak şeylerden oluşuyorsa,<br />
biraz naiflikmiş gibi geliyor bana, dikkat et.” dedi ve, “Adını Darbe koymasalardı, bayilerle<br />
bu kadar uğraşmazdık bile.” diyerek gözlüklerinin üstünden homurdandı Özge’ye. Özge<br />
kızarmış yeşil gözlerinde kontrol edemediği sulanma ve suratında kocaman gülümsemeyle<br />
yerinde zıplayıp kocaman sarıldı Muammer Bey’e. Koşarak aracına giderken hatırlayıp durdu<br />
ve hemen dönüp Muammer Bey’e geri geldi. Muammer Bey kağıda yazmak üzere olduğu<br />
adresleri yazmaya devam ederken kendi kendine Özge’nin aceleciliğine gülüp kafa salladı.<br />
Özge yazının bitmesini sabırsızlıkla bekleyip kağıdı alır almaz bin kere teşekkür etti ve<br />
arabaya fırladı. Muammer Bey arkasından, “İlk dördü dışında gerisi gece kapatır.” diye<br />
bağırdıysa da, bu Özge’nin yavaşlamasına neden olmadı. Özge bulunduğu bölgeye en yakın<br />
olan ve gece kapanan bayilerden başladı dağıtıma. O akşam üç gündüz bayisine ve gece<br />
boyunca da dört gece bayisine toplam 19 kutu dağıttı Özge. Elinde kalan yedi kutu için 10<br />
bayii vardı.<br />
Gece yarısı eve döndüğünde, aptallık edip her bayiye en azından bir kutu bırakması<br />
gerektiğini düşünmekten ve kendine kızmaktan uyuyamadı, 10 bayii için yedi kutu yeterli<br />
değildi, üçer kutu bıraktığı bayilere geri gidip birer kutu almaya ve gün içinde elindeki<br />
listedeki her bayiye dergileri dağıtmaya karar verdi. Derginin okunma olasılığını arttırmak<br />
istiyordu. İyice şişen bademcikleri zaten uyumasını engelliyordu. Sabahın ilk ışıklarıyla yola<br />
çıkıp dağıtıma başladı yine. Her eczanenin önünden geçerken kendisine ilaç alması gerektiğini<br />
hatırlatıyordu ama dergileri bitirmeden durmamaya karar vermişti, işi bitince ilacı nasıl olsa<br />
alırdı.<br />
- 93 -<br />
Her arayışında işinin henüz bitmediğini söylemişti Deniz. Hâlâ Can Manay’ın yanındaydı<br />
ve bu kadar uzun süren bir toplantı kulağa saçma geliyordu. Telefonu çaldığında arayanın<br />
Deniz olduğunu görünce rahatladı Duru. Nihayet! Nihayet Göksel’le olanları anlatacaktı. Duru<br />
“alo” der demez, Deniz hemen konuya girdi, toplantının çok heyecan verici geçtiğini ve<br />
Can’ın kendisini anladığını, <strong>fi</strong>kri gerçekleştirmek için heyecanlandığını anlattı seri bir şekilde<br />
ve ekledi, “Şimdi Can’la eve geliyoruz, diğer çizimleri de görmek istiyor.”<br />
Duru konuşmak için ağzını açtı ama kelimeler çıkmadı, zaten Deniz bu kısa boşluktan sonra,<br />
“Biz gelene kadar aşağıdan tüm çizim kağıtlarını çıkarır mısın?” demişti bile. Duru sadece,<br />
“Tabii.” diyebildi. Deniz, “Tamam canım, yarım saate görüşürüz.” derken Duru sessizce<br />
kapattı telefonu, genelde, “öptüm” gibi bir kapanış kelimesiyle sonlandırırlardı konuşmalarını<br />
ama bu sefer Duru içindeki burukluğun Deniz tarafından sorgulanmasına ihtiyaç duyuyordu.<br />
Deniz’in umursamazlığına olan kızgınlığı, kırgınlığa dönüşmek üzereydi. Kendi kendine<br />
söylenerek kağıtları çıkarmak üzere aşağı inen merdivenlere doğru yöneldiğinde durdu,<br />
kendine geldi. İçindeki kızgınlık büyüdü. Can Manay’ı eve getiriyordu şimdi de! Nasıl bu<br />
kadar salak olabilirdi? Yarım saatte burada olacaklardı! Hemen salona döndü, Deniz’in<br />
salaklığına kızarken hızla etrafı toplamaya başladı. Can Manay’ın evinden sonra burayı<br />
beğenmesi imkansızdı ama doğru ışık ve atmosferde burası da bayağı hoş olabilirdi. Bahçe<br />
kapılarını açtı, koltuğun minderlerini düzeltti. Sehpanın üzerini köşede duran kullanılmış bir<br />
peçeteyle hızla sildi. Salon tamamdı. Yukarı fırladı. Hem yatak odasını toplayıp hem de