Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
diye sordu.<br />
Özge samimi bir şekilde, “Ciddiyim ya, tuhaf bi cümle, ‘genellemelerin anlamın önüne<br />
geçmesi’ deyince aklıma bir sürü genelleme ve bir sürü anlam geliyor, eşleştiremiyorum.<br />
Bizim konumuzla nasıl bağladın ki şimdi bunu!?” diye sordu.<br />
Muammer elindeki darı koçanını eski bir peçeteye sararken kaşlarını kaldırıp, “İyi bir<br />
aktörün izleyende yarattığı ilham duygusunun değerli olması güzel, iyi aktörlük saygı<br />
duyulacak bir durum. Yani ilham uyandırabilen her aktör saygıyı hakketsin! Ama her rol<br />
yapana iyi aktör muamelesi yapıp saygı gösteren bir toplumda, aktör genellemesi, iyi aktör<br />
anlamının önüne geçiyor ve aynı Pavlov’un köpeği gibi aktör gördüğümüzde, hatta televizyona<br />
çıkan birini gördüğümüzde, bizde uyandırdığı duyguyu tartmadan alkışlayan, anlamı<br />
genellemeye feda eden bir toplum haline geliyoruz. İşte Özge Hanım, senin sorunun aktörlerle<br />
değil aslında, sorunun, anlamı genellemeye feda edenlerle.” dedi.<br />
Özge ağzındaki lokması biterken, “Sen zeki bi adamsın Muammer Bey.” dedi.<br />
Muammer Bey, “Kendine iltifat ediyorsun Özge Hanım, bir zekayı takdir edebilmek için<br />
zeki olmak gerekir. Bazen karşındakinin zekası, aslında kendi zekanın aynasıdır... Tekrar<br />
konumuza dönersek, eğer biz burada beceriksizlerin yaptığı şeylerden bahsediyorsak ve buna<br />
sanat diyorsak ve sanat adı altında yapılan saçmalıklara savaş açıyorsak, o zaman iyi yapılmış<br />
sanata yazık değil mi? Onu kim koruyacak? Sen savaşçı doğmuşsun Özge Hanım, doğan bu,<br />
illa savaşacaksın. Bir savaşçıya verilecek iki iyi nasihat biliyorum eğer ilgilenirsen.” dedi.<br />
Özge ilgilendiğini belirten bir şekilde kafasını salladı. Muammer elindeki çöpü biraz<br />
ötedeki kutuya çabasızca basket attıktan sonra dirseklerini dizlerine dayayıp sakalını kaşırken<br />
hatırlamaya çalıştı. “Bir: Savaşlarını iyi seç çünkü içinde kaybolabilirsin. İyi bildiğin ve<br />
sevdiğin bir şeyin içinde kaybolmak, beceriksiz olduğun ve sıkıldığın bir şeyin içinde<br />
kaybolmaktan daha iyidir. İki: Savaşçı ruhun, amacını gölgelemesin. İyi savaşçılar savaşlarını<br />
güçsüzlüklerinden değil, ne için savaştıklarını unutup savaşın kendisini amaç yaptıklarından<br />
kaybederler. Bi savaşa başladıysan nerde bitirmen gerektiğini en başından hesaplaman lazım.<br />
Zafer bazen, kazanmak için son darbeyi vurmamak olabilir. Zafer gibi gözüken şey ancak çok<br />
sonra farkına varabileceğin bir yenilginin başlangıcı olabilir...” Muammer derin bir nefes alıp<br />
suratına yayılan gülümsemeyi hissettiren bir ses tonuyla, “Uzun lafın kısası kızım, sanata ve<br />
icra edenlere savaş açmadan önce, savaş açmak istediğin şeyi iyice somutlaştırmalısın. Benim<br />
anladığım sen sanata değil popüler kültürün ürünlerine savaş açıyorsun. Oysa gerçek sanatçı<br />
kutsaldır...” dedi.<br />
Özge, “Eğer yaptığı sanatsa.” diyerek lafa girdi. Bir anlık sessizlikten sonra oturduğu yerde<br />
bacaklarını uzatarak uyuşuk kaslarını rahatlatmaya çalışan Özge, “Çok uzun süredir bir<br />
sanatçıyla tanışmadım ve bu ülkede sanat adına bir şeyler üreten herkes... evet yani hiçbirinin,<br />
sizin bahsettiğiniz, insanın içinde duygular oluşturan kutsal kişiyle alakası yok. O kutsal kişiyi<br />
görseler canlı canlı yakacak kadar korkuyorlar ondan. Çünkü kendi sahtekarlıklarını kamufle<br />
edemeyecek kadar çıplak kalırlar öyle birinin yanında. Toplumun salaklığı belki de yokluktan<br />
kaynaklanan açlığı, bu parazitlerin yaptıklarının alkışlanmasına yol açıyor olabilir ama bu<br />
üretilen şeyin üretilmeye değdiğini göstermez.” diye homurdandı.<br />
Özge’nin gerilen suratı karşısında merakla onu izleyen Muammer, “Peki ne gösterir?” diye<br />
sorduğunda, Özge kafasının içindeki düşüncelere dalmıştı bile. Özge’ye duyurmak için<br />
Muammer’in soruyu ikince kere sorması gerekti. Özge gözleri uzaklara dalmış bir şekilde,