Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
- 69 -<br />
Akşam yemeği için verilen saatin gelmesine 20 dakika olmasına rağmen ne Arzum’dan, ne<br />
Deniz ve Duru’dan bir haber vardı. Can çıplak vücuduna beyaz tişörtünü geçirirken kimsenin<br />
gelmemesinin ne kadar trajikomik bir durum olacağını düşündü. Arzum’la yaşadığı karşılaşma<br />
kendisini yeterince yaşlı hissetmesine neden olmuştu. Deniz’i bir daha aramak istiyordu ama<br />
ısrarlı görünmenin kendisini küçük düşüreceğinden de emindi. Deniz’in gözünde düşeceği<br />
durumdan çok, aklında oluşturabileceği soru işaretlerinden tedirgin olmuştu. Sonuçta Deniz’i,<br />
hoşlandığı bir kızla geçireceği akşam yemeğinin doğallık içinde olabilmesi adına Duru’yla<br />
birlikte bir çift olarak davet etmişti, güya. Özellikle yardım isteyen bir tonda konuşmuştu. Asıl<br />
organizasyonu çok samimi bir çift arkadaşıyla yaptığını ama arkadaşının karısı hasta olduğu<br />
için gelemeyeceklerini ve davet ettiği kızın bu durumu yalnız kalmak için kurmaca bir mazeret<br />
olarak algılamasından endişelendiğini anlatmıştı. Kızın bir sürü numaraya maruz kaldığını ve<br />
bu nedenle biraz paranoyaklaştığını uydurmuş, etrafında sadece ünlü kişilerin bulunduğu bu<br />
çevreden birileriyle sosyalleşmenin artık kendisine yıkıcı geldiğini, davet ettiği bayanı<br />
kaliteli bir sohbette tanımak istediğini, akşam kendilerine katılabilirlerse çok memnun<br />
olacağını eklemişti samimiyetle. Kullandığı kelimeler, Deniz’in kendi hayatında hissettiği her<br />
şeyi anlatıyordu aslında. Can Manay, avını tuzağa çekmek için avın ihtiyaçlarını ya da<br />
empatisini kullanmak gerektiğini iyi biliyordu. Bu gece empatiydi Deniz’i buraya getirecek<br />
olan diye düşündü, Duru’nun Deniz’i ikna ettiğini aklına bile getirmeden. Kalbinin<br />
derinliklerinde bir yerlerde Deniz’e saygı hissetse de, geri kalan her yerinde acımasızdı ona<br />
karşı. Sonuçta bu adam Can Manay’a ait olan bir şeyi alıkoymakla suçluydu. Duru ait olduğu<br />
yere, kişiye dönene kadar, Can Manay’ın beyninde Deniz’e hissettiği acımasızlıktan ve<br />
Duru’ya duyduğu istekten başka bir duyguya yer yoktu.<br />
- 70 -<br />
Bayiinin önünde oturduğu yerde, öfkeyle çıkıştı Özge. “Ne yani, kamera karşısına geçip rol<br />
yapabiliyor diye Tanrılaştırılmalı mı insan? İnsanın Tanrılığı, şizofrenik bir şekilde hayali bir<br />
karakteri taklit edebilmesinden mi gelmeli? Mide bulandırıcı bir durum bu. İşte bu yüzden rol<br />
yapabilen bir sürü salağa tapan geri zekâlılarla dolu bir yer burası. Adamı çıkar o rolden,<br />
gerçeğine in, yok ki öyle bi şey, bomboş!”<br />
Muammer elinde kemirdiği darıdan bir ısırık daha almadan önce, “Seninle aynı <strong>fi</strong>kirde<br />
değilim. Bir aktörün performansı seni değiştirebilir. İzlediğin şeyin içinde barındırdığı<br />
duyguyu derin bir samimiyetle yansıtması, izleyeni senin zannettiğinden çok daha derinden<br />
etkileyebilir. Bu etki, izleyenin içinde bir şeyleri söndürebilir ya da ateşleyebilir.<br />
Performansın kalitesidir yapılan işe ve yapana verilmesi gereken değer. Benim de canımı<br />
sıkıyor genellemelerin anlamın önüne geçmesi. Ama ilkel insanın beyni maalesef hâlâ böyle<br />
depoluyor bilgiyi.”<br />
Özge elindeki sodanın dibini de kafasına diktikten sonra, lafa, “Anlamadım. Daha doğrusu<br />
anladım mı emin değilim. Genellemelerin anlamın önüne geçmesi ne demek?” diyerek daldı.<br />
Muammer elindeki yıpranmış peçeteyle ağzının etrafındaki darı tanelerini silerken,<br />
Özge’nin ciddi olduğunu anlamak için duraklayarak, “Ciddi misin sen? Nesini anlamadın?”