Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
miyim?” diye cevap verdi. Can ayağa kalktı, Kaya’nın tam karşısında ona bir adım mesafede<br />
dikildi, Kaya’nın gözlerine bakarak merakla sordu, “Bana güveniyor musun?” Kaya, “Evet,<br />
konuyla ne alakası var şimdi?” diye cevapladı.<br />
Köşede duran Bilge, uzun boylu Kaya’nın karşısında dikilen kısa boylu Can Manay’ın<br />
duruşunu komik bulmuştu, Rottweiler’a diklenen küçük bir Bulldog gibiydi.<br />
Can gözlerini Kaya’nınkinden hiç ayırmadan, “Fikrin ne olduğunu sormadın bile... Birazcık<br />
inancın olsaydı merak ederdin.” dedi. Kaya bakışlarını sıkılmış bir şekilde kaçırıp boyun<br />
kaslarını rahatlatmak için kafasını iki yana esnetirken, “Neymiş yeni asistanımın <strong>fi</strong>kri?” dedi.<br />
Bilge <strong>fi</strong>krini anlatmak için ağzını açtığında, Can Manay onu el hareketiyle susturdu. Bilge<br />
kendisine izin verilmeden konuşmaya karar verdiği için kendisini o kadar salak hissetti ki,<br />
suratı kıpkırmızı oldu. Bu kırmızılığın fark edilmemesini isteyerek nefesini tutmasının işe<br />
yaramadığını, yıllar sonra Can ona kendisini ilk ne zaman fark ettiğini anlattığında<br />
anlayacaktı. O an Bilge için utandırıcı, Can içinse keyif vericiydi. Etrafında hâlâ utanan<br />
birilerinin bulunması lüksünün değerini bilecek kadar uzun yaşamıştı. Bakışlarını Bilge’nin<br />
suratından alırken ‘inanan biri’ diye düşündü kendi kendine ve Kaya’ya baktığında gördüğü<br />
şeyin yozlaşmışlığı canını sıktı. Düzeltemezdi artık, inancını kaybetmiş biri asla<br />
kazanılamazdı. Kazanmak için ya hayatını kurtarmanız ya da ölmeniz gerekirdi, ki bunlar Can<br />
Manay için fazla zahmetliydi. Kaya’ya kızmıyordu, günün sonunda onu bu noktaya Can<br />
getirmişti ve şimdi aralarındaki alışverişin bittiğini görüyordu. Kaya’yı kovmaya karar verdi<br />
ama bunu programa üç saat kala yapamazdı, karşılanması gereken misa<strong>fi</strong>rler vardı. Kendini<br />
toparlayarak, “Senin çok yorgun olduğunu görüyorum, bundan sonrasını...” Asistan kızın adını<br />
hatırlamaya çalıştı bir an ve, “Bilge ve ben halledeceğiz, sen konukları karşıla, rejiyle<br />
toplanıp akışı ben hallederim.” dediğinde Can Manay’ın suratına delirdiğini düşünerek bakan<br />
Kaya itiraz etmek istedi ama Can konuşmasına fırsat vermeden, “Sakin ol. Kendine izleyiciler<br />
arasında bi yer ayır ve tadını çıkar, keyifli olacak.” dedi.<br />
Kaya çatılan kaşlarına hakim olamıyordu, kendisini tutmak istese de, “Ne kullandın sen?”<br />
deyiverdi. Can ise sadede gülümseyerek, “Şansını zorlama Kaya, karşılayacak konukların<br />
var.” dedi ve arkasını dönüp çalışma masasına oturdu. Kaya odadan çıkmak üzere hareket<br />
ettiğinde kapının yanında duran Bilge’ye baktı, bu salak kıza söyleyecek iki lafı vardı ama<br />
şimdi sırası değildi. Programda Can Manay’ın kendini rezil etmesini seyredecekti önce, sonra<br />
Bilge’nin bir daha asla bu binaya girmemesini sağlayacağına kendi kendine söz vererek çıktı<br />
kapıdan.<br />
Kapının yanında ne yapacağını bilemeden, ağzını açmamış olmayı dileyerek dikilen Bilge<br />
kendini çok kötü ve epey salak hissediyordu. Daha ilk günden Can Manay’ın sağ kolunu<br />
kendisinden nefret ettirmişti ve şimdi <strong>fi</strong>krini verdiği program kötü olursa bırak asistanlık<br />
işini, bırak üniversitede bölüm değiştirmeyi, üniversitenin kapısından bile giremeyeceğinden<br />
emindi. Reji ekibi içeri girdiklerinde kendi zehirli düşünceleriyle savaşan Bilge, ancak çok<br />
sonra etrafındaki önyargılı bakışları fark edebildi. Kaya rejiyi çağırırken, Can Manay’ın<br />
aklını çelen salağın Bilge olduğunu da detaylı bir şekilde anlatmıştı. O an, o binada Bilge’nin<br />
varlığından hoşlanan belki de bir tek Can Manay vardı ama Bilge zaten insanların kendisine<br />
cephe almasına doğduğundan beri alışıktı. Kamburlaşan sırtını dikleştirdi, her şeyin<br />
kontrolünden çıkışını seyrederken, o gece bir daha asla ağzını açıp tek kelime etmeyeceğine<br />
yemin etti. Bu gece Bilge’ye çok şey öğretecekti; yarattığı ilk izlenimin hiçbir değerinin