23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

aşladı. Yıllardır her sabah bu müzikle kahvesini içer ve hazırlanırdı. Petite Fleur’ün, çalan<br />

bu versiyonu, ünlü klarnetçi Gerry Murphy tarafından Can için özel hazırlanmıştı. Can’ın<br />

sahip olduğu birçok şey gibi bu da başka hiçbir yerde yoktu.<br />

Müziğin ritmine uyarak attığı adımlarla koridor boyunca yürüdü, salona geldiğinde tüm<br />

neşesi bir anda yok oldu. Gördüğü şeyden rahatsız olmuştu. Soğukkanlılığını koruyarak<br />

tamamen profesyonel bir şekilde ifadesini toparladı, duvardaki diğer bir monitörden önce<br />

müziği kapattı.<br />

Müziğin kapandığını duyan Zeynep, ana sayfasında kendisiyle ilgili ‘Zey Milano’yu<br />

fethetti!’ başlığı bulunan gazeteyi indirdi. Can şaşkınlığı üzerinden atıp karşısındaki sanki<br />

birkaç saat önce seviştiği kadın değilmişçesine, toplantı salonunu terk eden biri edasıyla<br />

hesap sordu, “Günaydın!?” diyerek.<br />

Zey elindeki gazeteyi katlayıp cinselliğinin ve Fi’sinin tamamen farkında gerinirken, “Sana<br />

günaydın! Biliyorsun, ben zaten hiç uyuyamıyorum.” diye pişkin cevap verdi.<br />

Can, mutfağa doğru ilerlerken, aynı televizyon programında yaptığı gibi, umursamazlığını<br />

saklayan bir profesyonellikle, “Şeker gibi aldığın zayıflama haplarından kurtulsan uyku<br />

sorunun kalmayacak.” diye mırıldandı. Duyulup duyulmaması umurunda değildi. O an tek<br />

istediği evinde yalnız olmaktı.<br />

Zey elindeki gazeteyi bırakırken, kinaye ile gülümseyerek, “Şişmanlayıp 80 kilo olunca sen<br />

mi bakacaksın bana?!” diye kıkırdadı. Can, Zey’e cevap vermedi. Kendine kahve<br />

doldururken, bu kadınla yattığına pişmandı. Gece çekici gelen şeyler güneşle birlikte nasıl da<br />

bu kadar adileşebiliyordu. Zey ayağa kalkıp elindeki gazeteyi masanın üstüne koyarken,<br />

ölümcül olmasa da çok güçlü olan tek silahını, güzel vücudunu göstermekten memnundu.<br />

Hatlarını ortaya çıkartan bir profesyonellikte yine gerinirken, “Belki de bakarsın ben haplarla<br />

birlikte modelliği bırakırım, zekasını senden alan ama bana benzeyen çok güzel çocuklarımız<br />

olur.” dedi.<br />

Can kahvesi elinde, Zey’in masaya bıraktığı gazeteyi aldı. İçeriye doğru yoluna devam<br />

ederken ciddi, didaktik ama sertliğini kamufle eden net bir tonda Zey’e, “Ya tam tersi olursa!<br />

Böyle bir riski asla alamayız.” 2 diyerek haddini bildirdi.<br />

Can salonun sonundan koridora giriyordu ki dayanamayıp durdu, kibarlık yapmak için<br />

oldukça yaşlıydı artık. Sakin bir şekilde dönüp, “Anlaşmamızı unutma, güneş doğmadan!” diye<br />

hatırlattı. Zey alışık olduğu bu istenmezliğin kendinde yarattığı hayal kırıklığını kamufle etmek<br />

amacıyla Can’nın özel imzalı futbol formasını güzel vücudundan çıkarırken, “Biliyoruz! Güneş<br />

doğmadan yok olurum bir dahaki sefere! Puf!!” dedi alaycı bir şekilde. Can suratında bayat<br />

gülümsemeyle kafasını sallayıp yürürken karar verdi. Zey’i uzun bir süre görmeyecekti ve bu<br />

tip ziyaretçileri için başka bir ev bulmanın zamanı çoktan gelmişti.<br />

- 5 -<br />

Dudakları daha dolgun olsaydı, burnu daha ince ve biraz kalkık, saçları en az üç kat daha<br />

gür olsaydı, gözünün altındaki torbalar ve morluk hiç olmasaydı, kafatası yuvarlak olsaydı...<br />

İşte o zaman kendisi olabilirdi. Uygun ışıkta, doğru makyaj ve saçla bu efektlerin hepsini<br />

verebilecek kadar tecrübelenmişti artık ama hayatı boyunca hiçbir zaman sadece suratını<br />

yıkayıp sokağa çıkamamıştı. Asla o kadar özgür olmamıştı. Kendisi olabilmek için hep

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!