Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
internetten inceleyerek geçirmişti. Şimdi kendisiyle alakası olmadığını görmek tatsız bir<br />
şeydi. İşte buydu onu rahatsız eden şey, kendi kendine gelin güvey olmuş gibi hissetmesi.<br />
Can, Duru’nun şarabını koymak üzereydi. Duru, kendini küçük düşmüş hissediyordu.<br />
Rahatlaması gerekirken niye şimdi morali bozulmuştu? Bu hissi kafasından atmak için adamın<br />
dağınık saçlarına baktı, ne kadar sıradandı. Deniz’e baktı, Deniz gibi su Tanrısı görünümünde<br />
birinin yanında kimdi ki bu adam? Kendini şanslı hissetmesi gerektiğini düşünerek döndü<br />
doldurulan kadehine. Can Manay kadehini kaldırıp, “Sahip olduklarımıza!” dediğinde hepsi<br />
kaldırdı kadehlerini. Herkes gülümseyerek yudumladı şarabını. Deniz sevgiyle baktı Duru’ya,<br />
göz kırpıp gülümsedi. Duru, Deniz’e kocaman gülümseyerek kafasındaki tüm düşüncelerden<br />
sıyrılırcasına derin bir nefes aldı. Tam kadehini yerine koyacaktı ki, Can hâlâ elinde tuttuğu<br />
kadehi yine kaldırıp, “Ve sahip olacaklarımıza!” dedi.<br />
Koymak üzere olduğu kadehi, ayıp olmasın diye hemen yeniden kaldıran Duru, kadeh<br />
kaldıran Can olduğu için ona baktı. Ve işte o an göz göze geldiler.<br />
Can’ın siyah derin gözleri Duru’nun bal rengi, içinde yeşil adacıklar olan hareli gözleriyle<br />
çarpıştı. Can şarabından ikinci yudumu alana kadar ayırmadı gözlerini Duru’dan. Duru’nun<br />
aniden hızlanan kalbi, bir anlık aptallıkla da olsa Can’a bakmaya devam etmesine neden oldu.<br />
Duru hemen bu bakışı diğerlerinin de fark edip etmediğine baktı. Deniz çoktan tabağına konan<br />
istiridyelere dalmıştı ama Arzum dimdik Duru’ya bakmaktaydı. Duru hızlanan kalbinin<br />
suratında yarattığı kızarıklığı bastırmak istercesine beceriksiz gülümsedi Arzum’a. Arzum<br />
gözlerini kısarak gülümseme olup olmadığı tartışmaya çok açık olan bir şekilde dişlerini<br />
gösterdi Duru’ya, bu bir gülümsemeydi. Duru kafasını kaldırmadan tabağındaki yemeğe<br />
döndüğünde tek bir soru yankılanıyordu içinde: Can Manay n’apmaya çalışıyordu? Aşağılık<br />
pezevenk diye düşündü. Eline çatalı aldığında kafasını bir daha hiç bu tabaktan kaldırmamaya<br />
karar verdi. Can Manay’dan kendisine akan bu enerjinin kaynağı neydi? Adamın aşık olduğu<br />
kadın buradaydı. Niye böyle hissediyordu? Kafasını kaldırıp Deniz’in gözlerinde rahatlamak<br />
istedi ama Deniz o sırada Arzum’un konuşmasını dinliyordu. Kız istiridyedeki kolesterolün<br />
kaç günde vücut tarafından tolere edildiğinden bahsediyordu. Can Manay’a döndüğünde yine<br />
göz göze geldiler. Can’ın suratındaki ciddi ifade ve bakışlarındaki erkek, tereddüt etmeden<br />
dümdüz kendisine bakıyordu. Sanki bir şey anlatıyordu. Duru kaşlarını öfkeyle çatıp<br />
bakışlarını tabağına çevirirken, Can’ın etkileyici sesinin kendisine hitap ettiğini duydu. Can,<br />
“İyi misin Duru?” dediğinde, Duru ona bakmamaya çalışarak kafasını sallayıp ağzına koca bir<br />
çatal salata tıktı, kafasını iyiyim anlamında sallarken yemeğine döndü. Can hâlâ kendisine<br />
bakıyordu. Duru kafasını kaldırıp Deniz’in bu bakışı fark edip etmediğine baktı. Deniz<br />
yemeğini yerken, Arzum’un omurgadaki kaymanın çocukluk döneminde başlamasıyla ve bu<br />
yüzden dik durmanın önemiyle ilgili konuşmasını dinliyordu. Arzum’a baktığında, kızın dik<br />
durmanın önemini anlatırken duruşuyla nasıl durulması gerektiğini gösterdiği sırada, yansıttığı<br />
güzelliğini fark etti. Arzum dimdik, ince vücudunu yan çevirmiş ve tüm zarafetiyle sırtı açık<br />
elbisesinden omurgasını sergiliyordu. Dik durmayı alışkanlık edinmiş mükemmel bir<br />
omurgaydı bu. Deniz, kızın duruşunu inceledikten sonra Duru’ya döndü ve Arzum’un<br />
güzelliğinden hiç etkilenmemiş bir halde gülümseyip, “Duru balerindir, duruşlardan asıl o<br />
anlar.” dedi Duru’ya göz kırparak.<br />
Duru lafın kendisine geçtiğini görünce heyecanlandı bir an, istem dışı dönüp Can Manay’a<br />
baktı ama Can, Arzum’un güzel vücudunu inceliyordu şimdi de. Bir an öfke hissetti, biraz önce