Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
temiz tutmaya taktığı için lavman yaptıra yaptıra bağırsak kanseri olmasına benziyor. Bağırsak<br />
bok için dizayn edildi, yaşadığımız bu şeyse bizim için. Savaşmak yerine anlasak,<br />
sakinleşsek. Habire geleceği ya da geçmişi düşünmeden, geleceğe yatırım için savaşıp<br />
geçmişin kayıpları için intikam naraları atmasak, sadece anı yaşasak... Cennet böle bi yer<br />
olmalı. Sadece o anın var olduğu bi yer ya da an.”<br />
Can, binanın arka yoluna girdiklerini fark edince sustu, aslında söyleyecek başka bir şeyi<br />
de yoktu, söylediklerinin bir anlam ifade edip etmemesi de umurunda değildi. Kendini<br />
dinlemeden konuşmuştu ve bir süre kendini dinlemeden konuşacaktı, kendinden arınmış her<br />
adamın yapacağı gibi.<br />
Binaya girdiğinde büyük bir saygıyla karşılandı her zamanki gibi ama bu sefer insancıl<br />
yanını göstermek için insanlara hal hatır sormak zorunda hissetmedi kendini, suratındaki<br />
tatminkar gülümsemeyle insanların bakışlarından süzülüp geçti. Bıraktığı etkinin farkında,<br />
suratındaki yarım gülümsemeyle tamamen kendisiydi. Can Manay’ın kimliğini aldı-ğından beri<br />
bu kadar kendisi olmamıştı. Bu çok tehlikeliydi. İçindekini üstüne giymek, sonra çıkarmakta<br />
çok zorlanacağı bir şeydi ve şimdi tüm korkulardan ayrışmış, içindekine teslim olmuştu.<br />
Gülümsemesinde farkındalık, bakışlarında ancak bir dehaya ait olan bir delilik vardı, sıradan<br />
insan bunu ihtişamlı bir karizma olarak algılardı ama aynı deliliğe birazcık sahip herkes için<br />
bu bir meydan okumaydı.<br />
Stüdyodan içeri girdiğinde kraliçelerine yaranmak için tüm benlikleriyle kendilerini adamış<br />
arılar gibi çalışan bu insan topluluğuna dikkatlice baktı. Ne kadar da adanmıştılar! Kim<br />
kendini adayacak kadar daha üstün tutabilirdi herhangi bir şeyi? Birilerine sadece zaman<br />
geçirtmek için çekilen dandik bir programı her şeyden üstün tutarak aralıksız çalışan,<br />
hayatlarını, en kötüsü de bu paha biçilmez anları feda eden salaklar diye düşündü.<br />
Farkındalıktan yoksunluk sarmıştı her yeri. Farkında olmayan milyonlarca insan yaşıyordu bu<br />
gezegende. Kim olduklarının, ne istediklerinin, onları neyin mutlu ettiğinin, neden<br />
tiksindiklerinin farkında olmayan insanlarla dolu bir dünya ve bu insanların arasından özenle<br />
seçilmiş bir grup, en iyileri, saatler sonra yayınlanacak programın mükemmelliği için<br />
buradaydılar. Girişteki resepsiyonist kız dışında kimse fark etmemişti Can Manay’ın<br />
geldiğini. Normalde Can’ın arabası otoparka girmeden hazır olurdu herkes ama bugün Can<br />
haber verilmesini istememişti.<br />
Hayatın doğal akışı içinde var olmak istiyordu. Parmağıyla sempatik bir şekilde, “şşt”<br />
diyerek sessiz olmasını işaret etti resepsiyonist kıza, kız kızararak kıkırdadı. Can istese o an,<br />
o resepsiyon masasının arkasında alırdı bu kızın bekaretini, kızın aşktan kızaran yüzü ve<br />
kıkırdaması bunu söylüyordu Can’a. Stüdyonun içine doğru ilerledi, sahne bölümüne doğru<br />
yürüdü. Çalışanlar Can Manay’ın gelişinin anons edilmesine o kadar alışmışlardı ki,<br />
yanlarından geçen adamın kimliğini sorgulamadan işlerine devam ettiler. Can kendini<br />
görünmez gibi hissederek sahneye tırmandı, ses ekibinden genç bir asistan gördü ilk Can<br />
Manay’ı, sahnenin tam ortasında dikiliyordu. Ellerini şaklattı iki kere ama kimse dikkat<br />
etmedi, ses asistanı yanına koştu elinde bir interkom kulaklığıyla ama Can kulaklığı istemedi,<br />
ellerini kulaklığın mikrofonuna yakın tutarak şaklattı iki kere. Kulaklarında yankılanan iki<br />
patlama sesinin hangi merkezden geldiğini anlamaya çalışan stüdyo ekibi nerdeyse aynı anda<br />
denecek yakınlıkta, Can Manay’ın sahnedeki varlığını fark ettiler. Çalışanlar arasında aniden<br />
yükselen uğultu, Can’ın işaret parmağını yarım gülümsemesine götürüp, “şşşt” diye