23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

umurlarında bile olmayan bir konuda birbirlerine ne kadar iyi kalpli olduklarını<br />

ispatlarcasına konuşuyorlardı, ikisinin de bir tek çocuğa bile yardım etmişliği yoktu. Gerçi<br />

Şadiye iki defa sokak çocukları ve hayvanları yararına verilen konserlerde şarkı söylemişti<br />

ama bunu problemin çözümüne katkıda bulunmak için değil, o dönemin gerektirdiği bir hareket<br />

olduğu için yapmıştı. Birinci konseri, kendisinden 15 yaş küçük, aşık olduğu müzik<br />

süpervizörü ile birlikte çalışabilmek için fırsat yaratmak adına, diğeriniyse yine platonik<br />

olarak takıntılı olduğu bir arkadaşının erkek arkadaşına ne kadar iyi kalpli olduğunu<br />

göstermek için yapmıştı.<br />

Nihat’ın gelmesi, sönmek üzere olan kadın sohbetini tam kıvamına getirmişti. Nihat’la<br />

birlikte konuya erkekler, aşk, fanteziler girmiş, konu sokak çocuklarından şehvet için sokağa<br />

düşen aşk kadınlarına geçmişti. Sohbet oldukça hoş ve tamamıyla boştu. Can suratına<br />

yapıştırdığı gülümsemeyle hiç yorum yapmadan, sadece yaydığı pozitif enerjiyle sohbeti<br />

motive ediyordu. Açık büfe olarak dizayn edilen akşam yemeği çoktan kurulmuş, yemek için<br />

Japon mutfağı, özellikle deniz mahsulleri tercih edilmişti. Duru’nun kapıdan girdiğini her<br />

düşündüğünde kalp atışları hızlanan Can tam sabırsızlanmaya başlayacaktı ki, kapı çaldı.<br />

İçinden, yerinden fırlayıp kapıya koşmak geldiyse de, sakin yerinde oturdu ve hizmetlilerden<br />

birinin kapıyı açmasını bekledi. Deniz kapıdan yalnız başına girdiğinde ayağa kalkan Can,<br />

Deniz açıklama yaparken sokak kapısı tamamen kapanana kadar Duru’nun o kapıdan girmesini<br />

bekledi ama Duru yine gelmemişti.<br />

- 17 -<br />

Uçabilseydi o an uçardı Duru, bir daha geri gelip gelmeyeceğine dair tek bir ipucu<br />

bırakmadan Deniz’i cezalandırırcasına yanından uçup kaybolurdu. Uçamadı, onun yerine<br />

koştu. Deniz’in kendisine çevirdiği sırtına iki tane çaktı tüm gücüyle ve Can Manay’ın kapısı<br />

onlara açılırken, Duru koşarak Deniz’den uzaklaştı. Darbelere tepkisiz, alışık Deniz,<br />

Duru’nun ardından sadece baktı, birçok kere yaşadığı bu sinirli terk edilişlere alışıktı.<br />

Suratındaki ifadeyi toparlayıp Can Manay’ın bahçesine girdi.<br />

Duru, ayağındaki sandaletlerin içine giren toprağa rağmen hızını kesmeden koşmaya devam<br />

etti. Koşması ince, narin, güzel bir balerinden çok, yaramaz, belalı bir çocuğun koşması<br />

gibiydi. Sokağın bittiği yerde, her zaman inmeyi düşündüğü ama o ana kadar hiç inmediği<br />

merdivenlere tereddütsüz daldı ve gecekondular arasında akan bir ırmak gibi aşağıya inen<br />

merdivenden atlaya atlaya inmeye başladı. Keşke uçabilseydi. Merdivenler bittiğinde Duru<br />

sanki ülke değiştirmiş gibiydi. Birbiri üstüne yığılmış evlerin her biri nerdeyse tek odadan<br />

oluşmaktaydı ve her birinin kapısının önünde üçer beşer ayakkabı yığılıydı. Oturduğu yarı lüks<br />

semtin hemen alt yamacı, hayatta kalmak için çalışan insanların yaşadığı bir gecekondu<br />

bölgesiydi. Üzerindeki uçuşan elbisesi, parmak arası sandaletleriyle Duru’nun bir uzaylıdan<br />

farkı yoktu burada yaşayanlar için ama şanslıydı çünkü herkes evinde o akşamki diziyle<br />

uyuşturuluyordu.<br />

Önünde sağdan sola uzanan dar bir toprak yol vardı. Sanki ilk defa keşfedilecek bir<br />

gezegene gelmişçesine önündeki toprak yola tereddütlü, küçük bir adım attı. Kafasını sağa<br />

çevirdiğinde yolun başında kendisine doğru gelmek üzere olan serseri görünümlü üç genç<br />

olduğunu gördü ve hızlı adımlarla sola doğru yürümeye başladı. Gittikçe daralan toprak yol

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!