23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ilgisayarı açacaktı. Hayatında sanki sadece bu iki hamle kadar yer kalmıştı. Bir şeylerin<br />

sonuna gelmiş hissederek sıkıntıyla baktı bilgisayara. Bilgisayar ekranı internete yükledikleri<br />

dergiden açıldı, derginin sayfasını sıkıntıyla kapattığında bir alttaki sayfada açık olan maili<br />

duruyordu. Mailinden de çıkmak üzereydi ki, dergiyi yükledikleri servis sağlayıcı şirket<br />

tarafından gönderilen maili fark etti. Tereddüt etmeden gönderilen maili açtı, servis sağlayıcı<br />

şirket, Darbe’nin sitesi için onaylanan bant genişliğinin tra<strong>fi</strong>ği karşılayamamasıyla ilgili bir<br />

şeyler yazmıştı ve kısacası bu bant genişliği denilen şeyi arttırmak içinde daha fazla para<br />

istemekteydi. Özge, daha ilk günden kendisini kazıklamaya çalıştıklarını düşünüp Ömer’e<br />

kızdı. Nasıl bir para tuzağına bulaştırmıştı, bir bu eksikti! Artık yapacak herhangi bir<br />

hamlesinin kalmadığını düşünerek derginin olduğu sayfayı tıkladı. Sayfada bir anormallik<br />

yoktu, zaten olsa da anlayabilecek kapasitede değildi o an. Ömer’in yazdırdığı notlardan sayfa<br />

ayarlarına girebilmek için kullanması gereken şifreyi buldu, girdi. Açılan sayfadan,<br />

umutsuzca, istatistik paneline girdi.<br />

İşte bu andan sonra olanlar çok hızlı değil ama çok akıcı gerçekleşecekti. Bu sayfa derginin<br />

hangi gün, saat ve tarihte kimler tarafından, ne süreyle okunduğunu gösterebilmek için dizayn<br />

edilmiş bir bilgi sayfasıydı ve Özge hissetmek üzere olduğu duyguları daha analiz etmeye<br />

fırsat bulmadan rakama kilitlenmişti, rakam 100920’ydi. Özge, Darbe’nin fenomene<br />

dönüşmesini oturduğu ıslak koltukta aklına hiçbir şey getirmeden ve özellikle de nasıl<br />

olduğunu hiç anlmadan, saatlerce öylece izledi. İstatistik sayfasındaki rakamın her<br />

güncellemede artması sanki bir yanlışlıkmış gibi gelmeye başlamıştı ki, Ömer müjdeli haberi<br />

ona vermek için gece yarısı aradı. Özge derginin bir gecede 280010 kişi tarafından<br />

okunduğunu zaten biliyordu ama bunun bir internet hatası olduğundan şüphelenerek öylece<br />

dinledi Ömer’i. Hiçbir hata yoktu.<br />

2 hafta sonra Göksel & Ada…<br />

- 3 -<br />

“Gerçekten ne düşünüyorsan onu söyleyeceksin! Yoksa bir daha asla sana çalmam!” demişti<br />

Ada gitarı eline almadan önce.<br />

Keman ve viyolonselden sonra gitar kendisini yabancı hissettiği bir yer gibiydi. Merakla<br />

keşfetmek istediği ama temkinli bir şekilde yabancılık çektiği bir yer. Gitarı kolları arasına<br />

yerleştirirken çatılan kaşları, hissettiği yabancılıktan değil, birazdan basacağı notaların içinde<br />

yarattığı yoğunluktandı. Karşısında bir denek gibi oturan Göksel sanki hiç orda değilmiş gibi<br />

kafasını gitardan hiç kaldırmadan notalara basmaya başladı.<br />

Ada’nın müziği Göksel için çoktan ölmüş, öldürülmüş duygularının hayat bulmasıydı.<br />

Çocukluğunda yaşadığı tüm zorluklara, tacizlere karşı koymak için kendi elleriyle öldürdüğü<br />

duyguları, bu müziğin yarattığı güvenilir ortamda yeniden doğmak için cesaret buluyorlardı.<br />

Nasıl da tutuyordu gitarı kucağında... Özenle, şefkatle. Ada’nın elinde gitar sanki ahşaptan<br />

değil de, saf duygulardan yapılmış çok kırılgan ama güçlü bir şeydi.<br />

Kendini dört sıra tekrar eden notalardan sonra Ada, diyaframından çıkardığı sesle müziğe<br />

katıldığında Göksel yutkundu. Sanki içinde patlayan tüm duyguları yutkunmuştu. İlk defa<br />

Ada’nın sesini şarkı söylerken duyuyordu. Çok güzeldi.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!