23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Öfkesi tükenmiş, dünyanın tüm yorgunluğu omurgasının üstüne binmiş bir halde evine vardı<br />

Özge. Gece yarısı olmuştu. Yolculuğu, bir şehir içi yolculuğun sürebileceği en uzun şekilde<br />

sürmüş ve binmesi gereken son vasıtayı da kaçırınca yolun son kısmını yürümüştü. Başta yeri<br />

dövercesine attığı adımları, kendisine daha tanıdık gelen semtlere yaklaştıkça yumuşamış,<br />

dikkati kendi geçirdiği sinir bozucu günün detaylarından yaşadığı şehre kayınca kızgınlığı<br />

tamamen geçmişti. Tanıdık topraklarda eve doğru ilerlerken aşık olduğu şehri gördü yeniden.<br />

Herkesin kendisi olabilme gücünü bulduğu ya da herkese kendisi olabilme gücü veren şehir.<br />

Ayağında 800 dolarlık topuklu ayakkabılarıyla abartılmış restoranlardan çıkan ünlü<br />

modellerin, arabalarını erken alabilmek için valelere yağ çektiği, bir gecede ayakların baş,<br />

başların ayak olduğu, değişmeyen tek şeyin herkesin eksikliklerinde eşit olduğu bir şehirdi<br />

burası.<br />

Köylerinden çıkıp gelmiş insanların sanatçı, bakirelerin kadın, gay’lerin transseksüel,<br />

açların zengin olabilme cesaretini gösterdikleri, herkesin özüne döndüğü, kimsenin asla<br />

saklanamadığı ama istediklerinde kendilerinden kaçabildiği bir rahim gibi, bu şehir<br />

dokunduğu her şeyi besleyip doğmalarına yardım ediyordu.<br />

Evine yaklaşmasına 100 metre kaldığında yolu üzerindeki kokoreççiden yarım ekmek<br />

kokoreç aldı Özge. Bu da bu şehrin güzelliklerinden biriydi, bağırsağı, temizleyip<br />

yenildiğinde bir daha yemek istenilecek kadar lezzetli yapan adamlarla doluydu burası. Burası<br />

Özge’nin şehriydi ve bugün olmasa bile bir gün bu şehre hakkettiği dürüstlüğü vereceğini<br />

bilerek yürüdü evine, yorgun ama yenilmemiş.<br />

Eve girdiğinde kendi yalnızlığında rahatladı, gardını indirdi, suratına vuran sokak<br />

lambasının ışığı ancak bir meleğin suratında böylesine derin parlayabilirdi. Sokağa baktı,<br />

şehir hayat doluydu. Dışarıda akan bir hayatın olduğunu bilmenin güveniyle pijamasını giydi,<br />

dişlerini fırçaladı, makyajsız suratını ve şişmiş ayaklarını yıkadı. Banyodan çıkmadan önce<br />

son bir kez aynadaki aksine baktı, işte o an, evine varmak için harcadığı onca zamandan sonra,<br />

ilk defa Sadık Murat Kolhan geldi aklına. Kaşlarını çatıp ışığı kapattığında, bir virüs gibi<br />

beynine giren bu düşünce Özge’yle birlikte yatağa da girdi. Odanın karanlığında, pencereden<br />

giren ışığın gri aydınlığında, Özge tüm detaylarıyla Sadık Murat Kolhan’ı düşündü. Onunla<br />

tanışmasını, adamın kendi elini sıkıca sıkarken suratındaki kararlılığı, söylediklerini,<br />

kaslarını saran tuhaf gömleğini... Geçirdiği iki ayı... Ve Can Manay’ın kendisine kurduğu<br />

tuzağı düşündü... Can Manay. O lanetli günün sabahı, durakta otobüs beklerken nasıl da<br />

görmüştü onun arabasını, nasıl da heyecanlanmıştı Can Manay’ın tanıdık yüzüne hayranlıkla<br />

bakarken, nasıl da kendinden hissetmişti onu, bir savaş meydanında yanında olmasını<br />

isteyeceğin cinsten biri diye düşünmüştü... Nasıl da yanılmıştı! Bu aşağılık iblisin, samimiyet<br />

zehri akan suratına tüküreceği anı hayal etti. Silkelendi. Hayatının geri kalanını Can Manay’la<br />

hesaplaşmak üzere geçirebilirdi ama bu gece, gücü sadece Sadık Murat Kolhan’la olanları<br />

düşünmeye yetecekti.<br />

Sadık Murat Kolhan... Issız yolda birlikte yürümüşlerdi, toplantı odasında kendisine<br />

yaklaşan suratı, kaslarına oturan o aptal gömleği, adının tamamını sakince söylerken<br />

gözlerinde yanan ateş, odaya ilk girişi, o aptal gömleğin kıvrık kolları... Sakince olayları<br />

yeniden kafasında adım adım canlandırıp arabanın içinde yaşananları en sona bırakarak<br />

düşündü Özge. Adamın kendisini öpmeye kalkmasına inanamıyordu, kendini her şeyin sahibi<br />

sanan bu abaza adama nasıl bir meydan verdiğini düşündü. Kendi davranışlarını tane tane

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!