Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Duru, pencereyi kaydırıp sadece yüzünün sığabileceği bir aralık açtı. Sonra yüzünü bu<br />
aralığa yerleştirip kocaman bir nefes alırken gözlerini kapattı. Can durduğu köşeden<br />
kıpırdamadan izledi Duru’yu. Görülüp görülmemek umurunda bile değildi ama tek istediği<br />
Duru’yu daha uzun izleyebilmekti. Avına aşık olmuş bir avcıydı o. Duru derin bir nefes daha<br />
aldıktan sonra kafasını aralıktan uzaklaştırdı ve Can Manay’ın bahçesine dikkatle baktı ama<br />
Can’ın durduğu köşe çıkışa yakındı ve Duru salonun bahçeye açılan bölümüne odaklanmıştı.<br />
Eğer Can hiç kımıldamasa Duru muhtemelen bahçedeki hareketsizliği ıssızlık olarak<br />
algılayacak ve perdeyi çekip gidecekti. Duru’nun gitmesi düşüncesi Can’da telaş yarattı ve<br />
Duru’nun bedenindeki en küçük kıpırtıyla birlikte Can, durduğu köşeden nerdeyse telaşlı<br />
denebilecek çabuklukta fırlayıp bahçenin orta kısmına ilerledi. Bahçenin ortasında, Duru<br />
tarafından görüldüğünden emin ama onun penceresine bakmadan çıplak ayaklarını toprağa<br />
buladı sakince ve sonra yere diz çöküp eliyle toprağı avuçladı. Aslında yaptığı davranışların<br />
bir anlamı yoktu, tek istediği Duru’ya kendisini seyretmesi için neden vermekti. Belki bu<br />
neden zamanla bir seçime dönüşebilirdi, şanslıysa. Bir süre toprakla oynadıktan sonra içinden<br />
gelen şeyi hiç düşünmeden yaptı. Çöktüğü yerden dönüp Duru’nun penceresine baktı.<br />
Can Manay toprağa diz çökmüş, dümdüz kendisine bakıyordu! Duru hemen perdenin<br />
arkasına geçmeyi düşündü ama merakı hareket etmesini engelleyen bir güç gibi sabitledi onu.<br />
Birkaç saniye bakıştılar. Duru her saniyede perdenin arkasına çekilmesi gerektiğini tekrarladı<br />
içinden ama Can önce davrandı. Çöktüğü yerden ayağa kalkıp kendisine bakarak dikildi<br />
bahçenin ortasında ve sonra yavaşça iki adım daha sarmaşıklara doğru atıp iyice yaklaştı.<br />
Can Manay bahçenin ortasında, üstünde sadece donu, tüm çıplaklığıyla Duru’nun gözlerinin<br />
içine bakıyordu. Aralık pencereden giren taze hava gibiydi. Duru’nun gece uyanıp pencereyi<br />
açacak kadar ve suratını dayayıp iyice içine çekecek kadar ihtiyaç duyduğu taze hava...<br />
İlk çekilen Duru oldu. Ne kadardır duruyorlardı böyle karşılıklı? Kalbi hızlandı, nabzının<br />
atışı kulaklarında basınç oluşturacak seviyeye geldiğinde ancak bir adım geriye atıp kendini<br />
perdenin ardına atabildi.<br />
O gece, Duru sabaha kadar Can Manay’ı düşünmekten uyuyamadı. Hissettiği şeye isim<br />
koymaya çalışmaktan çok, kendisine hissedilen şeye isim koymaya çalıştı. Kendi içinde<br />
uyanan duygu nasıl olsa sadece meraktı. Her gözünü kapadığında aklına Can Manay’ın beyaz<br />
don giymiş çıplak vücudu geliyordu. Daha kısa, daha çirkin olduğunu düşünmüştü o vücudun<br />
ama oldukça çekiciydi. Geniş omuzları ve adaleli kolları atletik bir yapı vermişti. Omuz<br />
kemiklerinin çıkıntısı ilginçti. Onları ilginç yapan çok erkeksi olmasıydı. Çirkin denilebilecek<br />
bir erkek için fazla çekiciydi Can Manay. Düşündü ve düşündü... Düşüncelerden sıyrılıp<br />
saatine baktığında, saat 5’i geçmişti.<br />
O sabah Deniz genelde olduğu gibi, sevişerek uyandırmak istedi Duru’yu ama kendisine<br />
yapılan ilk hamleden sonra Duru hemen fırlamıştı yataktan, güya derse geç kalacaktı. Bu<br />
sabah, Deniz’in Duru’yu isteyip de alamadığı ilk sabahtı.<br />
- 81 -<br />
Murat’ın lüks binasında 24 saat güvenlik vardı ve tuhaf yürüyüşlü, şişkin pantolonlu bir<br />
kızın sabaha karşı elinde kanlı bir minderle ayrılması oldukça tuhaftı ama tuhaf bakışlar<br />
dışında, kimse durdurmadı Bilge’yi. Binanın önünde bir taksiye bindiğinde ancak fark etti