Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ırakıp içeri girdi ve kapının ardından kapandığına emin oldu.<br />
Bilge kapının önünde kalakalmıştı, orada öylece durup bekleyip beklememeye karar<br />
vermek için bir süre dikildi, beklemeyecekti. Buraya bu adamın kaprisini çekmek için<br />
gelmemişti ama öte yandan bu kaprisin kaynağını düşününce kalbi sıkıştı. Kaya sonuçta<br />
yıllardır Can Manay’ın sağ koluydu ve bir kol vücuttan bağımsız hareket etmezdi hiçbir<br />
zaman, kol böyleyse kafa, yani Can Manay acaba nasıldı? İçi iyice sıkıldı, keşke set işçisi ya<br />
da ışıkçı olsaydı da bu ortamda kalabilseydi ama kendini bu kadar ezdirerek var<br />
olunamayacağını hayat daha ona çok küçükken öğretmişti. Bir hayal kırıklığı daha diye<br />
düşündü, neden hayatında bir kez olsun bir şeyler gerçekten iyi gitmiyordu! Stüdyoya doğru<br />
ilerlemek için döndüğünde, arkasında duran Can Manay’la göz göze geldi. Adamın ne kadar<br />
zamandır orada durduğunu bilmiyordu. Suratındaki keskin gülümsemeyle Can Manay, sakin,<br />
dik dik Bilge’ye bakıyordu. Bilge sessizliği doldurmak için söyleyecek bir şeyler aradı<br />
beyninde ama anlamsızlık sessizlikten daha kötüydü, anlamsızca doldurulan sessizlikse her<br />
zaman yorucuydu, sustu. Kapının önünde belki de Can Manay’ın geçişini engelliyordur diye<br />
düşünüp bir hamlede kenara çekildi ama Can Manay yanından geçip gitmek yerine vücuduyla<br />
ona döndü, yarım gülümsemesi şimdi tüm suratına yayılmıştı.<br />
Can parmak iziyle açtığı kapıdan geçerken gülümsemesini yitirmeden Bilge’ye, “Gelsene.”<br />
dedi. O sırada, işteki ilk gününün son günü olduğunu düşünen Bilge suratındaki şaşkınlığı<br />
kontrol edemeden Can Manay’ın ardında girdi odaya. Yıllar sonra o günden geriye üç şey<br />
kalacaktı aklında: Can Manay’la göz göze geldikleri o bir saniye, Can Manay’ın üstünden<br />
yayılan aromatik kokunun hoşluğu ve kovulduğunda Kaya’nın suratında fark ettiği rahatlama<br />
ifadesi.<br />
- 39 -<br />
Nasıl oldu da Kaya’nın kovulması bu kadar kendi akışı içinde aniden gerçekleşti,<br />
bilemiyordu Bilge. Her şey, sanki bir çocuğun kolaylıkla ana rahminden çıkması gibi olmuştu.<br />
Odaya girdikten sonra Can, Kaya’ya bu son bölüm için daha farklı bir şey yapmak<br />
istediğini söylemiş, Kaya daha <strong>fi</strong>kri dinlemeden itiraz edip hazırlıkların ne kadar zor<br />
olduğundan bahsedip durmuş, Can sakin bir şekilde kendi köşesinden Kaya’yı hiç kesmeden<br />
dinlemişti. Söyleyecek lafı kalmayan Kaya, Can’ın sessizliğini, söylediklerini anlayan bir<br />
adamın kabullenişi olarak düşünüp kendi masasında elindeki telefonu ayarlamaya başlayınca,<br />
Can oturduğu koltuktan kalkıp salonun ortasındaki koltuğa uzanmış ve yüksek sesle, “Ne<br />
yapacağıma karar vermedim ama ekibe yayın akışının değiştiğini bildir, bir saat içinde<br />
yenisini vermiş oluruz.” demişti. Duyduklarına inanamayan Kaya, bildiği tüm kelimeleri<br />
Can’ın bu hayalperest <strong>fi</strong>kriyle savaşmak için sıralamış ve karşılığında Can’dan sadece<br />
tebessüm alabilmişti. Kaya’nın konuşmasını bir noktada kesen Can aynı sakinlikte, “Bi <strong>fi</strong>krin<br />
varsa konuş, yoksa sus da düşünelim.” demiş ve tüm bu süre boyunca kapının yanında sessizce<br />
ayakta dikilen Bilge’ye dönüp dikkatle baktıktan sonra, aniden programla ilgili ne<br />
düşündüğünü sormuştu. Bilge, dikkatin kendisine kaymasından ve Kaya’nın dik bakışlarından<br />
sıkıntılı, ne cevap vereceğini düşünürken saniyeler içinde Kaya, sinir kriziyle karışık bir<br />
çıkışla Can Manay’a kendisine gelmesini söylemiş ve odadan çıkmıştı.<br />
Sessizlik içindeki odada yalnız kalan Bilge ve Can hiç konuşmadan bir süre durmuşlar ve