Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
- 44 -<br />
Gözlerine giren yoğun sahne ışıkları, ışıkların yaydığı ısı, ısınan pudranın ağır makyaj<br />
kokusu, tam karşısında duran promterda akan yazılar ve promterın yanında, sağ elini sürekli<br />
döndürerek kendisine devam etmesini işaret eden kulaklıklı çıldırmış adam... Bilge’de an<br />
donmuştu, zaman yoktu.<br />
Herkes, her şey Bilge’den bir şeyler yapmasını bekliyordu. Sahneye çıktığında tıkanan<br />
kulaklarını açabilmek için derin nefes almalı, hatta esnemeliydi ama yapmadı. Donduğu<br />
çarpının üstünde, kendisi için durmuş zamanın, diğerleri için ne kadar da hızlı aktığını<br />
düşündü. Sahnenin yoğun ışıklarının arkasındaki insan kalabalığının sabırsızlanmaya başlayan<br />
uğultusu yükseldi. Ama Bilge şimdi ancak kendi nefesini duyabiliyordu uğuldayan<br />
kulaklarında. Can Manay’ın etkisi hâlâ üzerindeydi. Sahneye çıkmadan hemen önce söylediği<br />
sözler yankılanıyordu kafasında, “Senin farkında olduğun her şeyi zaten ben yaratıyorum,<br />
yargılama. Dürüstlüğün bir silaha dönüşmesin, kontrol et, bir daha asla bu kadar şanslı<br />
olmayacağını biliyorsun, bildiğini biliyorum.” demişti, hem de Bilge’nin suratını konuşma<br />
boyunca avuçlarının içine alarak. Bilge heyecandan suratına hücum eden kanın tekrar<br />
vücuduna dağılması için beklemek zorunda kaldı. Kan basıncı normale dönerken o ana baktı.<br />
Kulaklıklı, çıldırmış adamın hemen yanında ama bir adım arkasında duran Kaya ile göz<br />
göze geldi. Kaya’nın suratına yayılmış kendinden emin zafer ifadesi, Bilge’nin beyninde bir<br />
şimşek gibi çaktı. Yenilmek üzereydi. Daha savaşmadan yenilmek üzere. Bu ıstırap verici<br />
düşünce Bilge’yi harekete geçirmeye yetti. Kulaklarında azalan kan basıncının yarattığı<br />
tıkanıklığı çenesini ha<strong>fi</strong>f aralayıp derin nefes alarak dengeledi, uğultular anlamlı seslere<br />
dönüştüler. Kolunu sallamaktan yorulmuş stüdyo yönetmeni kulaklığını çıkarıp reklam arası<br />
verilmesi için pes edecekken, Bilge yarım bir tebessümle, Can Manay’ı kafasından atıp sakin<br />
olmayı birinci önceliğe alarak konuşmaya başladı.<br />
“Ben de sizin kadar şoktayım. Tansiyonum düştü, kulaklarım tıkandı...” Konuşurken<br />
kulaklarındaki basıncı dengelemek için çenesini ha<strong>fi</strong>fçe araladı ve iki eliyle kulaklarını biraz<br />
tutup konuşmasına devam etti. “...kendimi uzayın derinliklerinde huzurlu bir yerden buraya<br />
ışınlanmış gibi hissediyorum. Siz kim bu kız, nerden çıktı bu salak diye soruyorsunuz<br />
içinizden, eminim. Çünkü ben bile soruyorum ne işim var burda diye.” Üzerinde durduğu<br />
çarpıya baktı, sanki bir tra<strong>fi</strong>k kazasından kıl payı kurtulan birinin rahatlamasıyla derin bir<br />
nefes aldı, nefesini bırakırken kafasını kaldırdığında suratında daha da büyük bir tebessüm<br />
vardı. “Beni Can Manay gönderdi, çünkü kendisi bugün programı sunmayacak!” dedi.<br />
Stüdyoda yükselen uğultu Bilge’yi bir an endişelendirse de sessizliğini devam ettirdi.<br />
Sahnenin hemen gerisindeki küçük ekrandan program akışını takip eden Can Manay,<br />
promter’dan akan açılış konuşmasının tek kelimesini bile söylemeyen kıza gözünü kırpmadan<br />
odaklanmıştı. Bu kızın çiğ bir dürüstlükle yoğrulmuş tarzını ehlileştirmek istiyordu, içindeki<br />
dengeye rağmen, aklının derinliklerinde bir yerde program öncesinde kıza yaptığı konuşmanın<br />
ters tepebileceğini düşündü. Nefesini tutmuş beklerken kızın bu tuhaf halinin bir şekilde<br />
başarılı olacağını söylüyordu hisleri, tabii eğer Bilge sakinliğini devam ettirebilirse.<br />
Yanındaki stüdyo asistanlarından birinin, “N’apıyor bu kız?” diye tepki vermesini hemen<br />
eliyle susturup dikkatle Bilge’yi izlemeye devam etti. Dengelenmemiş olsa, hayatın<br />
politikasını henüz kavramamış birini asla böyle bir pozisyonda yaklaştırmazdı yanına ama