23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

anlamsız, ifadesiz bir ses haline gelmişti. Çareyi temanın sunumunu ilk önce Duru’ya<br />

yaptırmakta bulan Deniz, Duru’nun güzelliği sayesinde Mustafa Bey’in anlamasını sağlamıştı.<br />

Mezuniyet gösterisi, bir kadın ve bir erkek öğrencinin Adem ve Havva olarak başlattıkları<br />

dansla açılacak, aynı Adem ve Havva’nın çoğalması gibi sahnedeki öğrenci sayısı artarken<br />

hazırlanan koreogra<strong>fi</strong>, dünyadaki genel kitle tarafından kabul edilen, dünyanın kısa tarihini<br />

yansıtacaktı. Müzikler yarı özgün olup, öğrencilerin ilham aldıkları eski besteleri değiştirip<br />

revize etmelerine de izin verilecekti. Mustafa Bey aslında çok da detaya girmek istemiyordu,<br />

ne kadar az bilirse o kadar az sorumlu olurdu. Sonuçta tüm okulun, öğrenciler, hocalar dahil<br />

herkesin istediği şeydi bu. Sunum süresince Duru’nun güzelliğine bakıp tebessüm etti.<br />

Sunum <strong>fi</strong>kri, bir şan öğrencisinden çıkmış ve hocalar tarafından beğenilip geliştirilmişti.<br />

Sunumda okulun tüm hocaları, Deniz’in ekstra yetenekli olarak işaretlediği sekiz öğrencisi ve<br />

Ada vardı. Ada ile birlikte dokuz müzik öğrencisi, gösterinin müziklerini organize etmek için<br />

gruplara ayrılan öğrencilerin başına geçeceklerdi. Aynı sınıflandırma dans bölümü için de<br />

yapılmıştı. Her şey doğallıkla, çok hızlı bir şekilde organize edilmişti. Görevlerini çok iyi<br />

bilen, kodlanmış bir arı kolonisi gibiydiler. Kurulan düzene kimse itiraz etmemiş, değişiklik<br />

istememişti. Hayatın, bu gösterinin gerçekleşmesini istediğini düşündü Ada, gösterinin<br />

gerçekleşmesi için sanki gezegenler bile aynı hizaya gelmiş gibiydi.<br />

Bugün, Deniz’in seminerinin sonunda, müzik ve dans grubu koordinatörleri grup başlarıyla<br />

bir araya gelecek ve gösteriyle ilgili prova öncesi toplantı yapacaklardı. Ada toplantıda<br />

Deniz’le birlikte olacağı için seviniyordu ama Duru’nun da onlarla birlikte olacağı düşüncesi<br />

ona kendini çok küçük ve aciz hissettiriyordu. Güzelliğin gücünü küçümseyemeyecek kadar<br />

Duru’nun etkisini biliyor ve hissettiği çaresizlikten nefret ediyordu.<br />

Deniz’in aniden yükselen sesiyle irkildi, seminer bitmek üzere olmalıydı. Deniz, “Hiç<br />

kimse ama hiç kimse, sizin üzerinizde ne hak iddia ederse etsin, size ne vermiş olursa olsun!<br />

Bu, ilham bile olsa, ki ilham bir insanın diğerine verebileceği en kutsal şeydir! Asla!! Ama<br />

asla! Kimsenin size kim olduğunuzu söylemesine ya da hatırlatmasına izin vermeyin. Dünya<br />

saçmalıklarla doldurulmuş güzel bir yer. Bir sürü saçmalığın arasından kendi gerçekliğinizi<br />

bulmak, gerekirse de yaratmak için burdasınız. Şimdi, hiç kimse olmamış olmanın verdiği<br />

ha<strong>fi</strong>fliği yaşayın, var olun! İleride, etrafınızdaki insanlar sizden birisi olmanızı beklediklerini,<br />

sanki onlara borcunuz varmış gibi açıkça ifade etmeye başladıklarında, seçiminizi iyi<br />

yaptığınızdan emin olun! Kendinizi seçin! Kendiniz olun! Ne pahasına olursa olsun.” dedi ve<br />

kalkıp gitti. Sahneyi terk ederken salondan tek bir ses, ifade, alkış çıkmadı. Deniz geldiği<br />

sessizlikle çıkıp gitmişti. Seminerlere ilk başladığında istediği üç şeyden biriydi bu,<br />

konuşmaların ya da herhangi bir şeyin alkışlanmaması. “Alkış, ona ihtiyaç duyanlar için<br />

yaratılmıştır, bizim burda sessizliğe ihtiyacımız var ve tabii bir de müziğe, geri kalan her şey<br />

dışarda kalabilir.” demişti.<br />

2 ay sonra Can Manay...<br />

- 4 -<br />

Bina yığınları arasında da olsa, her kafasını çevirdiğinde boğazı görebilmek iyi geliyordu<br />

Can’a. 180 derecelik bir açıyla şehrin tepelerini ve denizini kucaklayan bu manzara, burayı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!