Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
yakışıklılığını gölgede bırakabilecek bir karizması da vardı. Daha önce davetli olduğu bir<br />
kokteylde gördüğü, yavşamış suratlı adamdan çok farklı biri vardı karşısında. Geniş omuzları,<br />
uzun boyu, Yunan Tanrıları’nı anımsatan kemikli suratıyla sanki sahip olmadığı her şeye sahip<br />
biri gibiydi bu adam. Duru dahil. Bu düşünce içinde depresif bir şekilde ağlarını örmeye<br />
başladığında, kendini yenilmiş hissetti. “Oturalım mı?” diye sordu düşünmeden. Bu depresif<br />
düşüncenin vücudunda yarattığı kamburumsu etkiyi oturarak kamufle etmek istiyordu. Gelen<br />
sadece Deniz olduğu için kendi odasına bile gitmeleri gereksizdi, bu adama göstermek<br />
istediği hiçbir şeyi yoktu. Burada ne konuşacaklarsa konuşup bitirecekti bu konuyu. Deniz’in<br />
oturmasını beklemeden çöktü önündeki o<strong>fi</strong>s koltuğuna. Deniz otururken Can, “Birçok şey<br />
hakkıyla yapılmıyor bu ülkede, orijinal şeylerin gölgesinden çıkamıyoruz, taklitçiliğimiz<br />
ilhamı öldürüyor. O kadar çok kafayı takmışız ki bir şey gibi olmaya, bir şey gibi yapmaya...<br />
İçimizdekini keşfetmek masal olmuş.” dedi. Kendisinin olmayan bu düşünceler ağzından<br />
dökülüvermişti, nerden gelmişti aklında, neyin felsefesiydi diye kendini sorgulamak için bir<br />
ara sustu ve hemen hatırladı. Şu asistan kızın arabasına aldığında kendisine söylediklerinden<br />
beyninde kalanlardı bunlar. Düşüncelerinin kaynağını hatırlayınca yine konuşmak üzere ağzını<br />
açtı ama Deniz’in kelimeleri önce çıkmıştı. Deniz gözü makette, “Yapmak istediğin şeyi<br />
anlatmıyor bu bina. O gece, okulla birleşmiş bir sanat merkezi yapmaktan bahsetmiştin,<br />
açıkçası işte bu ilham vericiydi. Gerçi her konservatuar devlete bağlı birtakım kültür<br />
merkezleriyle ortak çalışmalar yapıyor ama öğrencilerin, izleyiciler önünde sınava girdiği bir<br />
sanat okulu düşünsene.” dedi ve Can’ın konuşmasını bekledi. Can ilgisizliğini belli etmemeye<br />
çalışarak sakin, “Biraz daha anlatsana.” dediğinde, Deniz gözleri parlayarak, “Öğrenciler<br />
yetenek sınavıyla alınıyorlar, daha okuldaki ilk günlerinden itibaren öğrendikleri her şeyle o<br />
ay içinde seyircinin karşısına çıkmak için eğitiliyorlar.” Dediğinde, Can kulağına mantıksız<br />
gelen bu konuyla ilgili hemen soruya girdi: “Kim daha bir aydır eğitim alan bir acemiyi<br />
seyretmek ister ki? Kendi aileleri dışında hangi izleyici?”<br />
Deniz sorunun gelmesine şaşırmadan, “İşte tam da burda olay güzelleşiyor. Birinci sınıfları<br />
sahne arkasında; sette, ışıkta, seste... sahne sanatlarını kapsayan ne konu varsa orada<br />
çalıştırıyorsun. Yani gösteriye katılıyorlar ama set işçisi, ışıkçısı, sesçisi gibi bir görev<br />
altında. İşin yapılmasını sağlayan şeyleri öğrendiklerini ispatlıyorlar. İkinci sınıflar daha çok<br />
kostüm, dekor, reji asistanlığı gibi konularda çalışıyorlar. Üçüncü sınıflarsa proje yapımı,<br />
proje direktörlüğü, gösteri organizasyonunun daha operasyonel kısımlarında ve son sınıflar da<br />
sahnede yer alıyorlar. Bu daha ciddi bir planlamayla tasarlanabilir ve net çizgiler dahilinde<br />
kim ne yapıyor ona karar verilir. Önemli olan bu okuldan mezun olan herkesin, sadece kendi<br />
dallarında değil, o dalın dahil olabileceği her alanda çalışması, konuyu her anlamda bilmesi.<br />
Tabii her ekibin başındaki öğretmen onları yönetirken öğretiyor. Yani işi yaparken<br />
öğreniyorlar. Her gösteri biletlendiriliyor ve bilet satışları okul fonuna aktarılıyor...” dedi ve<br />
parlayan gözlerle Can Manay’ın suratına baktı dikkatle.<br />
Can Manay parmağını dudağına götürüp konuşmadan düşündü. Deniz konuyu<br />
budaklandırmak istemediği için yıllar boyunca kafasında biriktirdiği diğer <strong>fi</strong>kirlere girmemek<br />
konusunda kendisini zor tuttu. Kendi hayat algısına göre, Can Manay gibi sözünü geçiren bir<br />
adamın kendisiyle aynı tip bir şey yapmak istemesi ve bu konuyu aniden kendisine açması<br />
tesadüf olamazdı. Kendisinden <strong>fi</strong>krini istemişti ve Deniz karşılığında hiçbir beklentisi<br />
olmadan içinden gelen tüm iyi <strong>fi</strong>kirleri samimiyetle vermeye hazırdı. Yeter ki birileri artık iyi