23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Deniz, soran bir ifadeyle bakışlarını Can Manay’a çevirdi. Can, dümdüz gözlerinin içine<br />

bakarken, bu bakışın merak mı yoksa meydan okumamı içerdiğinden emin olamadı. Daha<br />

dikkatli baktığında bakışın önemseme olduğuna karar vermek istedi ve, “Uyuşturmak?” diye<br />

soruyu yineledi.<br />

Can tam ağzını açıp sorusunu daha net bir şekilde ortaya koyacaktı ki, Duru konuşurken<br />

uzattığı dudaklarını hızlıca yalayıp lafa düşünmeden girdi. “Bu doğru. Sanki sürekli kendi<br />

oluşumunu ertelemeye çalışıyorsun. Olmaktan korktuğu için, kendi potansiyelinin büyüklüğünü<br />

bahane edip jointe sığınır gibisin.” dedi.<br />

İçindeki potansiyeli yaşamak adına her şeyi feda etmeye hazır Deniz, kendini yargılanmış<br />

hissetse de Duru’nun düşüncelerindeki saflığı bildiğinden tepki vermedi, beyninin<br />

derinliklerinde bir yerde haklı olduğunu biliyordu.<br />

Duru samimiyetle, “Yanlış anlaşılmak istemiyorum, sen tanıdığım en bütün insansın,<br />

kendiyle bütün, lafının arkasında duran ama bundan fazlası var sende, ben biliyorum. İşte o<br />

fazlasının ne zaman çıkacağını merak ediyorum ve biraz oyalanıyorsun gibi geliyor bana, daha<br />

doğrusu saklanıyorsun. Seni oyalayan şeyin, senin deyiminle ‘yeminin’ ne olduğunu düşünsen<br />

her şey bir anda değişebilirdi.” dedi.<br />

Deniz içinde açılan yarayı sessiz kalarak onarmaya çalıştı. Duru’nun böylesine bir açlıkla<br />

değişimi istediğini şimdi fark etmişti. İstediği gibi kurduğu ve memnun olduğu hayatı, Duru<br />

için sabırla değişmesi beklenen bir hayattı.<br />

Can, jointin etkisiyle tolere edilebilecek, abartılı ama yine de samimiymiş gibi bir tarzda,<br />

“Kendi yeminden bihaber yem düşmanı seni. Burdan bakıldığında, kendini<br />

gerçekleştirememiş, müzisyen bile olamamış bir müzik öğretmeni gibi duruyorsun. Yanlış<br />

anlaşılmasın, bu geceden sonra, sende göründüğünden daha fazlası olduğuna ben de eminim<br />

ama nasıl göründüğümüz de önemli. Duru’ya katılıyorum, bence senin yeminin ne olduğunu<br />

bulmak lazım. Tabii çok geç kalmadıysak.” dedi cümlesinin sonunda kaşlarını kaldırıp<br />

kendisini dinleyen her göze değerek.<br />

Deniz, bu sığların kendi çektiği acıyı anlayabilmelerinin imkansız olduğunu biliyordu ve<br />

kendisini yargılamalarına kızmadı ama bir cevap vermesi gerektiğini de biliyordu. Tam<br />

konuşacaktı ki, düşüncelere dalmış olan Duru kendine gelip yine konuya atladı. “Çok geç<br />

kalmadıysakla ne demek istedin?” diye sordu. Geç kalınmış olabileceği gerçeği tüylerini<br />

ürpertmişti.<br />

Can, çardağa geçtiklerinden beri kendisiyle göz göze gelmemeye özen gösteren Duru’nun<br />

gözlerinin içine baktı, Duru’nun içine ekmeye çalıştığı tohumun nasıl da kolayca tutunduğunu<br />

ve yeşermek için nasıl da merakla beklediğini gördü. Konuşmanın başından beri Duru’nun<br />

kafasında idealize ettiği bu adamı, Deniz’i, nasıl alaşağı edeceğini tasarlamaya çalışıyordu.<br />

Duru’nun etrafını bir sur gibi saran bu kocaman Deniz duvarını yıkmak için ilk yapması<br />

gereken şeyin, Duru’ya Deniz’in potansiyelini unutturmak değil, tam teresine bu potansiyeli<br />

asla gerçekleştirilemeyecek kadar çamura batmış, kirlenmiş, eskimiş ve değersizleşmeye yüz<br />

tutmuş bir hazine, hatta kendisine yaklaşanları da eskiten, lanetli bir hazine olarak göstermek<br />

olduğunu planlamıştı. “Tabii çok geç kalmadıysak” derken Duru’nun bu cümleyi iyi duymasını<br />

ve kafasında dolandırıp beyninin en verimli ve yargılamaya açık yerine koymasını istemişti.<br />

Duru’ya Deniz’i sorgulatmaya başladıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecek, Duru<br />

değeri ne olursa olsun bu lanetli hazinenin ağırlığından kaçıp uzaklaşmak isteyecekti. Şimdi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!