23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Bilge, sakin, temkinli, düzenli ve en önemlisi de ümitlenmeden, adım adım sabah programını<br />

yerine getirdi. Doğru’yu okula götürüp adaptasyon için onunla geçirdiği 54 dakikadan sonra,<br />

testin yapılacağı yere gelmesi sadece yarım saatini aldı ve testin yapılmasına daha nerdeyse<br />

bir saat olmasına rağmen Bilge adrese varmıştı. .<br />

Binanın önünde, içeriye erken girip girmemekle ilgili kendi kendine muhakeme yaptı.<br />

Randevusuna çok erken gelip kendisini çok da hevesli göstermek istemiyordu ama daha önce<br />

adını bile duymadığı bu yerle ilgili bilgi toplamaya da ihtiyacı vardı, binaya girdi. Kendisine<br />

söylenildiği gibi binanın ikinci katına çıktı. Asansör bembeyaz dekore edilmiş ve yumuşak<br />

ışıklandırılmış kata açıldı. Sanki bu kat, binadan tamamen bağımsızdı. Kendini neden tanıdık<br />

bir yerde hissettiğini düşündü Bilge. İki kapıdan soldakine girmesi gerektiğini biliyordu ama<br />

randevu saatine daha vardı ve içeri girme konusunda tereddüt ettikten sonra asansöre geri<br />

dönmeye karar verdi. Asansöre dönerken bu yerin neden tanıdık geldiğini anladı. Duvar, Can<br />

Manay’ın o<strong>fi</strong>sindeki duvarla aynı dokudaydı. Aynı pürüzsüz, parlak duvar, aynı yarım dairesel<br />

fırça darbelerine benzeyen izleri taşıyordu üstünde. Duvara bakarken kendi göz hizasında bir<br />

yazı gördü. Yazıyı anlaması kolay olmadı çünkü 12-14 punto civarında, duvara kazınarak<br />

yazılmıştı. İyice yaklaşıp yazıyı okudu. ‘Hz. Muhammed’ yazıyordu. Bu yazının hemen üstünde<br />

duvarın bir ucundan diğer ucuna kadar, tek sıra halinde daha da küçük bir puntoyla yazılmış<br />

bir yazı sırası olduğunu gördü. Soldaki kapıdan başlıyor ve sağdaki kapıya kadar sürüyordu,<br />

‘Hz. Muhammed’ üstteki uzun yazının hemen altında, duvarın ortasında kalıyordu. Yazının<br />

duvarla aynı dokuda ve renkte olması, bakıldığında görülmesini zorlaştırıyordu ama Bilge<br />

dokunarak yazının duvardaki oyuğunu hissetti. Soldaki kapıya tekrar yürüyüp duvardaki küçük,<br />

uzun yazıyı dikkatle kelime kelime okumaya başladı.<br />

“Allah meleklerini tenselliği olmayan bir idrakten, hayvanlarını idrakı olmayan bir<br />

tensellikten, insanlarınıysa idrak ve tenselliğin birleşiminden yarattı. İnsanın idrakı<br />

tenselliğini aşarsa, insan, meleklerden bile daha iyi olabilirken, tenselliği idrakını aşmış bir<br />

insan hayvandan bile kötüdür. -Hz. Muhammed”<br />

Bilge okuduğu şeyi anlamak için bir adım geriye çekilip düşündü. Müslüman olmasına<br />

rağmen Hz. Muhammed’in bu sözünü hiç duymamıştı ama şimdi okuduğunda, bilgelikle<br />

söylenmiş bir sözün, bilinçsiz beyinlerde nasıl da yanlış yorumlanabildiğini, bir felsefenin<br />

nesiller boyu nasıl da özünden uzaklaşabildiğini düşündü. Gerçek bilgelerin üç beş kişi<br />

tarafından tamamıyla yanlış yorumlanarak deforme edilmiş felsefelerini sürüler halinde takip<br />

eden, hayvandan beter insanlarla doluydu dünya. Tenselliğin yasaklandığı bir toplumda<br />

idrakın bireyselleşememesi çok normal değil miydi?<br />

Sözü bir kez daha okudu. Hz. Muhammed’i tanıması gerektiğine karar verdi, okulda din<br />

derslerinde kendine anlatıldığı şekliyle değil, bilgeliği ve felsefesiyle anlamalıydı diye<br />

düşünürken asansörün kata geldiğini fark etmemişti bile.<br />

Aniden asansörden inen orta yaşlı kadın, yüzü duvara dönük dikilen Bilge’yi gördüğünde<br />

ha<strong>fi</strong>fçe tebessüm etti. Bilge, kadının asansörden çıkışını fark edip hemen toparlandığında,<br />

kadın çoktan soldaki kapıya yönelmişti. Kadının ardından içeri giren Bilge, kapının önündeki<br />

sekreter masasına yanaştı, masa boştu. Kadın bekleme bölümünün boş sandalyelerinden birine<br />

yerleşirken, Bilge ayakta, masanın önünde beklemeyi tercih etti. Randevusuna hâlâ yarım<br />

saatten fazla vardı ve ortamda bekleyen kadından başka kimsenin olmaması rahatlatıcıydı.<br />

Sakince kadına dönüp, “Sizin randevunuz kaçta?” diye sordu.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!