Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kafasını hayır anlamında sallayarak cevap verebildi ama Deniz bu hareketin ne anlama<br />
geldiğini anlamadı, kafasını geriye atıp, “Evet mi, hayır mı?” diye sordu. Bu sefer sesi çok<br />
daha direkt ve sorgulayıcıydı. Ada gözlerine her baktığında kendini kaybolmuş hissettiği bu<br />
adama bakmak zorunda kaldı, göz göze geldiler. Konuşurken gözlerini Deniz’inkilerde<br />
tutmakla ilgili kendisini öyle zorluyordu ki, sesinin titrediğini fark etmiyordu bile. “Çalıştım<br />
tabii... Sizi tanıdığım ilk günlerden beri çalıştığım bir parça bu... Benim için çok önemli.<br />
Dinler misiniz lütfen?” dedi. Deniz rahatlamıştı ama yine de son dakika değişikliklerinin<br />
sırası olmadığını belirten bir tarzda, “Riske girmeye gerek yok, çıktığında parça aniden<br />
kafanda şekillenmezse hemen provadaki parçaya dön, o da çok iyiydi.” dedi. Deniz yükselen<br />
çılgın alkıştan, sahnedeki gösterinin bittiğini anladı, dikkati sahne arkasına kayarken tamamen<br />
Deniz’e konsantre olmuş ve etrafındaki dünyayı unutmuş Ada, kendisinden uzaklaşmak üzere<br />
olan Deniz’i kolundan tutup, “Lütfen dinle!” dedi. Deniz, Ada’nın bu hareketini, gereksiz bir<br />
ısrarcılıkta olmasına rağmen komik bulmuştu, kızın heyecanını anlayışla karşılıyordu, tabii ki<br />
dinleyecekti, bu gösteride olan her şeyden o sorumluydu ve dinlemek onun işiydi. Ada’ya<br />
duyduğu sempati şimdi daha da büyümüştü, o da yaptığı işi en iyi şekilde yapabilmek için<br />
sancılar yaşayan bir sanatçıydı, Ada’nın sıkıca örülmüş saçını bozmadan okşadı ve<br />
gülümseyerek, “Tabii ki dinliycem.” dedi. Kızı sakinleştireceğini düşündüğü bir sevecenlikle,<br />
“Her şey yolunda, telaşlanma.” deyip onu alnından öptü.<br />
- 2 -<br />
Sahnedeki hayvansı erkeğin Duru’ya bu kadar yakın olması, onu yalaması, onu kollarına<br />
alıp döndürmesi, kaldırması... Tüm bunlar baş edilmesi zor duygular doğurdu Can Manay’ın<br />
içinde. Deniz’e daha fazla sinir oldu. Nasıl bir salaktı bu böyle, sahip olduğu kadını böyle bir<br />
koreogra<strong>fi</strong>nin içine sokan. Nasıl izin vermişti bu saçmalığa! Ama şimdi sadece Deniz değildi<br />
düşman, herkes olabilirdi. Peki kimdi bu adam? Böylesine hayvani, böylesine erkek,<br />
böylesine kusursuz gözüken birinin Duru’yla nasıl bir ilişkisi vardı acaba? Duru adamın<br />
kollarından kurtulup sahnenin önüne fırladığında, Can da sahneye fırlamak istedi. İçinde<br />
hissettiği bu istek o kadar güçlüydü ki, refleks halinde bir an kalkar gibi oldu, bu hareketini<br />
sanki oturuş şeklini değiştiriyormuş yaparak kamufle etti ve hemen etrafında kendisini izleyen<br />
birileri var mı diye hızlıca gezindi gözleri. Yoktu. Kimse ama hiç kimse, ilk defa Can<br />
Manay’a bakmıyordu. Herkes pür dikkat sahnedeki duyguya bırakmıştı kendini ve bu iki<br />
dansçının performansı içinde kaybolmuşlardı. Can kalkıp gitse kimsenin fark etmeyeceğini<br />
düşündü. İçi sıkıldı, bu gösteri Duru’nun diğerleri tarafından resmen keşfedildiği gösteriydi,<br />
biliyordu.<br />
Şadiye Reha’ya lanet okudu içinden, onun karalama kampanyası yüzünden bu okulla ilişkisi<br />
bile olmayan bir sürü insan gösteriyi izlemeye gelmişti. Hakkında çok konuşulan Deniz’in<br />
nasıl biri olduğunu görmek, anlamak ve dandik bir okul gösterisi üzerine dedikodu yapmak<br />
için buradaydılar. Ama kimsenin hesapladığı gibi olmamıştı bu gece. İzledikleri şey çok<br />
profesyonelce yapılmış ve aynı zamanda tazeliğini de tamamen koruyabilmiş bir gösteriydi.<br />
Bu gece Duru’nun keşfedilmemesi imkansızdı. Can’ın Duru’da gördüğünü şimdi onu izleyen<br />
herkes görüyordu, herkes aşıktı, herkes onu istiyordu ve herkes teslim olmuştu ama bir tek Can<br />
ısrarcılığını sonsuza kadar koruyacak güçteydi ve işte bu yüzden Duru onundu. İstemeyerek