Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
olmuştu ve Duru çıplak ayaklarıyla yüzlerce cam parçasının ortasında duruyordu. Can hiç<br />
beklemeden mutfak bankosunun üzerinde duran tepsiyi yerdeki cam kırıklarının üzerine<br />
koyarken, Deniz aşağıdan önemli bir şey olup olmadığını sordu. Duru, Can’ın kendisine<br />
uzanan eline bakakaldığı için Deniz’in sorusunu cevaplamakta gecikince, Can bakışlarını hiç<br />
Duru’dan ayırmadan eli havada, “Yok! Bardak kırıldı o kadar!” diye bağırarak cevapladı<br />
Deniz’i. Duru, Can Manay’ın hızına şaşırmıştı. Tepsiyi cam kırıklarının üzerine koyup kendisi<br />
için basılacak güvenli bir yer yaratması çok hızlı olmuştu. O kadar hızlıydı ki, sanki bardak<br />
havadayken Can Manay tepsiye uzanmış gibi bir etki yarattı Duru’nun üzerinde. Can Manay’ın<br />
kendisine uzanan eliyse yerdeki cam kırıklarından daha tehlikeliydi Duru için, aralarındaki<br />
garip enerjiyi hissede hissede tutamazdı o eli. Önce Can’ın elini tutmadan camların arasındaki<br />
ayağını yavaşça kaldırıp tepsiye basmaya çalıştı ama ayağının üstünde bile küçük cam<br />
parçaları vardı ve ayağını tepsiye koymadan silkelemeye çalışırken dengesini kaybedip<br />
bankoya tutunmaya çalışınca, Can’ın eli onun elini havada yakaladı. Can bakışları Duru’nun<br />
havadaki ayağında ve Duru’nun bile güçlükle duyabileceği bir tonda sakince, “Senin için<br />
burdayım.” dedi. Duru ayağını tepsiye yerleştirip diğer ayağını kaldırdı ve Can’ın elinden<br />
destek alıp diğer ayağını da temizlemek için salladı. Ayağının üstünden cam parçaları<br />
saçılırken, aslında ikisinin de tüm dikkati ne camlarda, ne ayakta, ne de Duru’nun<br />
dengesindeydi. Duru, beyninde yankılanan o kısık ama kararlı sesin, “Senin için burdayım.”<br />
deyişi ve elini sıkıca kavrayan elden aldığı gücün vücudunda yarattığı kimyasal etki yüzünden<br />
sarsılmıştı.<br />
Can’sa bakışlarını Duru’nun çıplak, narin ayaklarından ayırmadan çöktüğü yerde donmuş<br />
gibiydi. Duru’ya bakmıyordu çünkü bir bakışıyla bu anın sona ereceğini, Duru’nun elini<br />
bırakıp gideceğini biliyordu.<br />
“N’apıyor bu adam!?... Ben n’apıyorum!?” Duru’nun beyninde yankılanıyordu bu sorular.<br />
Can, artık dengesini sağladığını fark etmiş olsa da elini bırakamıyordu. Elini çekmeliydi...<br />
Şimdi elini çekmeliydi. Artık elini çekmeliydi!<br />
Deniz mutfağa girdiğinde işte tam bu şekilde gördü onları ve Duru nihayet elini çekebildi.<br />
Deniz tereddüt etmeden camların üstüne basıp tek hamlede kucakladı Duru’yu ve bir elinde<br />
çizimler diğer elinde Duru, mutfaktan çıktı. Salona girerken, “Bırakın şimdi camları, sonra<br />
temizleriz. Çizimler burda. Daha önce çizdiklerimizi de buldum Duru.” dedi ve Duru’yu<br />
salonun girişinde yere bırakıp çizimleri sehpanın üstünde açmaya başladı.<br />
Duru, Deniz’in kendisini bıraktığı yerde sanki bir mayına basmış gibi kalakalmıştı. Deniz<br />
heyecanla çizimler üzerine konuşmaya devam ederken, Duru tam arkasında duran Can<br />
Manay’ın salona geçmesini bekledi çünkü önden gidip koltuğa oturursa yine Can Manay’la<br />
göz göze geleceğini biliyordu ve kıpırdamadan kendisini geçmesini bekledi. Can Manay<br />
geçmedi, sadece bir adım daha yaklaştı Duru’ya. Deniz çizimlerin arasında özellikle bir<br />
tanesini ararken Duru yine bekledi ama Can yine geçmedi. Duru, salona yayılan ve şapşal<br />
Deniz’in farkında bile olmadığı, belki de umursamadığı bu yoğun enerjiden kurtulmak ve bir<br />
nefes almak için yukarı çıkması gerektiğine karar verince, “Yukarıda da vardı bir şeyler ben<br />
de onları getireyim.” dedi. Yukarı çıkmak için aceleyle döndüğünde burun buruna geldi Can<br />
Manay’la. Adamın suratında havayı koklayan, ciğerlerini dolduran bir ifade vardı. Duru bu<br />
ifadeyi bir an gördükten sonra yukarı çıkabilmek için Can’ı hızla geçti, geçerken Can Manay<br />
kenara çekilmediği için omuzları sürtünmüştü.