Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
gelen parçalar. Ama sen Duru, sen bütünü görmüyorsun bile, senin için sadece sen varsın ve<br />
kendini o kadar önemsiyorsun ki bu bütünün içinde değilsen ne kadar anlamsız olabileceğini<br />
görmüyorsun. Ait olmak için değil, sahip olmak için savaşıyorsun, asla sana ait olmayacak bir<br />
şeye sahip olmak için.” dedi.<br />
Duru’nun inatçı suratı, öfkenin duygularla karıştığı bir ifadede sessizce isyan etti, “Beni<br />
yanlış yargılıyorsun. Çok yanlış yargılıyorsun.” diye. Deniz, Duru’ya zarar vermek<br />
istemiyordu. Sözlerinin ne kadar ağır olabileceğini biliyordu, çünkü inanarak konuşuyordu.<br />
Tek istediği Duru’nun kendisini anlamasıydı. “Seni yargılamıyorum Duru, seni sadece<br />
anlıyorum.” dedi inatlaşmadan.<br />
Deniz, Duru’ya yaklaştı, suratında empatiyle karışık sevgi vardı. Koltukta oturan kızın<br />
önünde çöktü, ellerini kızın dizlerine koydu. Duru’nun buğulanmış gözleri karmaşa içinde<br />
kısılmışlardı. Deniz kendisinin çok iyi bildiği, deneyimlediği bu konuyu Duru’nun anlaması<br />
için kendi egosunu ezip tane tane, “Yetenek öyle bir şey ki, eğer onu bir amaca yöneltmezsen<br />
kendini kurban etmek zorunda kalabilirsin. İçinde kimseye anlatamadığın bir ıstıraba döner.<br />
Her şey, yapabildiğini fark etmenle ve bunu diğerlerine de göstermek istemenle başlar. Sonra<br />
bir anda kendi yeteneğinin kurbanı olur, sadece onu göstermek için ona hizmet ederken<br />
bulabilirsin kendini. Sen çok yeteneklisin Duru ama amacın yok.” derken Duru inatla, “Var!”<br />
diyerek itiraz etti. Deniz sakinliğinden bir şey kaybetmeden, “Amacın ne? En büyük sahnede<br />
dans etmek mi? Dans etmek amacın olamaz Duru, o yaptığın şeyin kendisi. Yeteneğinin<br />
kendisi amacın olamaz! Yeteneğini deneyimlemek de amacın olamaz.” dedi. Duru sulanan<br />
burnunu eliyle hızla sıyırıp içine akan gözyaşlarının burun deliklerinden gelmesini<br />
engellerken, “Geliştirmek... Amacım geliştirmek.” dedi. Deniz sabırlıydı, “Peki nasıl<br />
geliştireceksin? Yeteneğine ancak bir amaca hizmet etmeyi öğretirsen onu geliştirebilirsin.<br />
Onu bir şeyin parçası haline getirebiliyorsan, başka şeylerle birleştirebiliyorsan, böylece<br />
büyütebilirsin. Amacın ne Duru? Sadece dans etmek olamaz.” dedi.<br />
Duru bir süre sessiz kalmıştı, gözyaşlarıyla ıslanan suratını sildiğinde kendini yenilmiş<br />
hissediyordu. Hiç hoşuna gitmeyen bu duygu onu kamçılamaya başladığında, Deniz<br />
konuşmasına, “Deneyim vardığımız yer değil, gittiğimiz yoldur. Bunu sen de biliyorsun...<br />
Yolda yaşadıklarımız, karşımıza çıkan şeyler bize dokunur, zorlar, bozar, rahatlatır ve bizi<br />
değiştirir. Eğer yolculuğu yaşayıp ona dikkat edersek ancak o zaman gelişebiliriz. Kendimize<br />
gösterdiğimiz özendir bu dikkat, değişirken diğerlerini tatmin edecek, eğlendirecek herhangi<br />
bir şeye değil kendimize dönüşmemizi sağlar. Dikkat Duru. O sahne, hazırladığımız gösteri<br />
için bir yol, ifade ettiğimiz şeyin rahmi. O gece her birimiz o sahneden doğacağız. Kendi<br />
ellerimizle, hayallerimizle yarattığımız o sahneden. Her köşesinde var olduğumuz o sahneden.<br />
Senin bir kez bile dikkatlice bakmadığın bir sahne bu Duru ve sen o sahneden ilk doğan olmak<br />
istiyorsun. Bunu hak ediyor musun? Hayat bir savaş. Kendin olabilme, kendini bulabilme<br />
savaşı! Doğmak yetmiyor, kendini bulmak için savaşmak gerekiyor Duru. Senin savaşın ne?<br />
Kimin için, ne için savaştığını biliyor musun? Kendini bulmak için savaşabilecek misin?”<br />
Deniz, Duru’nun güzel yüzünden akan yaşları eliyle sildi. Ona mendil getirmek için<br />
yerinden kalkıp arkasını döndüğünde, aşağılandığını düşünen Duru’nun hesap soran sesi onu<br />
durdurdu, “Senin savaşın ne Deniz?”<br />
Duru şimdi ayağa kalkmış, hesap sorarcasına Deniz’in suratına bakmaktaydı. Hayatında<br />
kağıt parçalarına yazdığı notalar dışında başka hiçbir şeyi olmayan bu adamın daha fazla