23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sordu. Bekçi doğuyu işaret edip diğer arkadaşlarına her şeyin yolunda olduğunu bildirdikten<br />

sonra bir süre Can Manay’ın yanında dikildi. Can Manay’ın sessiz umursamazlığı kendisine<br />

gitmesi gerektiğini anlatınca, sırtı dönük Can Manay’a el sallayıp merdivenlerden inmeye<br />

devam etti. 27. katta olduğunu öğrenmişti Can Manay. Katın ucuna gidip güneşin doğmayı<br />

planladığı cepheye bakarak oturdu, ayaklarını duvardan aşağıya sallayıp şehri izledi.<br />

Güneş doğduğunda, ilkel insanların niye güneşi Tanrı olarak gördüklerini düşündü. Bu<br />

kadar fark yaratan, etkileyen, parlak ve ulaşılamaz bir şey başka ne olabilirdi ki? Üstelik<br />

sözünü tutuyordu, her gün! Dünyaya böyle tepeden bakınca insanlık ne kadar da saçmaydı!<br />

Yollar yapmışlardı arabalarını sürmek için, her şeyi kendi hayatlarını kolaylaştırmak için<br />

yapıyor gibiydiler ama yerine oturmayan bir şey vardı. Çirkin bir şey. Dokunduğu her şeyi<br />

çürüten bir organizmaydı bu. Acımasızlıkları o kadar dehşet vericiydi ki, kendilerine hayat<br />

veren ağaçları bile tereddüt etmeden kesebiliyorlardı. Acımasızlık değil de, doğruyu bildiğini<br />

sanmaktan kaynaklanan cehalet miydi bu? Önemi yoktu, acımasızlık ya da cehalet, sonuç<br />

aynıydı. Gündelik ihtiyaçların karşılanması adına ömrün feda edildiği, amaçsız bir yaşamın<br />

çirkinliği haline gelmişti insan ömrü. Ne değeri olabilirdi ki? İçindeki dengede, anda ama<br />

insanlıktan tamamen kopuk hissetti... O an herkes ölse içinde sadece rahatlama olabilirdi,<br />

Duru dışında.<br />

Oturduğu yerden kalkmaya karar verdiği ana kadar yükseklikten korkmamıştı, şimdi tek<br />

ayağını yukarı çekip vücudunu kenardan uzaklaştırmak için hamle yaparken, 27 kat yukarda<br />

olmanın dehşetini hissetti, bu duygu hoşuna gitti.<br />

Aşağıya indiğinde, vücudu uykusuz bir gece geçirdiğini fark etmeye başlamıştı, yorgundu.<br />

İniş yolunda karşılaştığı şaşkınlık içindeki birkaç işçiye daha selam vermek zorunda kalmış,<br />

selamları kısa tutabilmek için kendisini kaçar gibi göstermeyecek hızda koşar adımlarla zemin<br />

kata ulaşmıştı. İnşaat arazisi işçi kaynıyordu. Can Manay’ı görenler önce gördükleri kişinin<br />

gerçekliğine inanamıyorlar ve hemen yanındakileri Can Manay’a bakmaları için uyardıktan<br />

sonra el sıkışmak isteyen diğer işçilerin peşine takılıyorlardı. Can Manay bu selamlaşma<br />

seremonisinin çok uzayacağını anladığında, kendine uzatılan ellere bakıp ellerini havaya<br />

kaldırdı ve yüksek sesle, “Günaydın! Hoşça kalın!” deyip suratındaki hınzır gülümsemenin<br />

arkasına saklanıp koşarak çıktı inşaattan.<br />

İşçi kalabalığının arasından sakin caddeye çıktığında rahatlamıştı. Tra<strong>fi</strong>kte akan araçlar ve<br />

araçlardan inip işlerine yetişmekten başka hiçbir şeye dikkat etmeyen insanlar arasında<br />

neredeyse görünmez hissetti kendisini. Yorgunluğu şimdi sadece vücudunda değil, beyninde<br />

de hisseder hale gelmişti. Uykusu vardı. Önünden geçen ilk taksiye bindiğinde taksicinin Can<br />

Manay’ı tanıması sadece dört saniye sürdü. Her hayranıyla yaptığı klişe konuşmalardan birini<br />

kısaca yaptıktan sonra evin adresini verdi, yola koyuldular.<br />

Can gerçekten dinlenmek istediği için eski, daha doğrusu orijinal evine gitmek istemişti.<br />

Yeni evinin Duru’nun varlığıyla yoğrulmuş enerjisi evde dinlenmesini engelleyen bir durum<br />

yaratıyordu. Dışarıdan gelen en ufak bir seste Duru’yu görebilme umuduyla sürekli yerinden<br />

kalkıp pencerelerden bakıyor ya da uykusunu bölüp kameraları kontrol ediyordu. O evde,<br />

ancak, avını bekleyen bir avcı kadar huzurluydu.<br />

Eve varmak üzereydiler ki taksici dün geceki programla ilgili kafasına takılan bir şeyi<br />

sordu. “Can Bey! Sunucu kızı nerden buldunuz?” dedi. Can, taksicinin bahsettiği kişinin kim<br />

olduğunu bir an düşünündü ve adını o an hatırlayamadı. “Belgin... Yok Bilge... Niye sordun

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!