Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
ekledi.<br />
Can Manay kahkahası bittiğinde, “Daha detaylı çizimlerin de var mı?” diye sordu.<br />
Tasarımın kendisinde yarattığı hayranlığı saklamak için sorgulayan, iş bitirici kimliğine<br />
büründü ve ekledi, “Seni hayalperest! Biliyorsun, kağıt üstünde çizdiğin her şeyi inşa<br />
edemeyebilirsin.”<br />
Deniz, Can’ın tarzına aldırış etmeden bir çocuğun coşkusuyla sahip çıktı <strong>fi</strong>krine. “Bunu<br />
kesinlikle edersin!” Can masanın üzerindeki çizimi kendisine doğru çekip ciddiyetle inceledi.<br />
Sessizce detayların üzerinde gezdirdi gözünü. Kağıdı incelerken Deniz’in kendisini bu projeyi<br />
yapmak için ikna etmesini bekliyordu ama sessizlik uzadıkça uzadı ve aniden dönüp Deniz’e<br />
baktığında, Deniz’in suratındaki beklentisiz ifade rahatsız etti onu. Merakla, “Bunu yapmak<br />
istiyor musun, istemiyor musun?! Konuşması gereken sensin. İkna et beni!” dedi ve ellerini<br />
göğsünde birleştirip geriye yaslanırken ikna edilmeye hazır bir ifade takındı ama Deniz<br />
sadece yarım bir gülümsemeyle kafasını hayır anlamında sallayıp Can’ın önündeki kağıdı<br />
eline aldı, katlamaya başladı. Can Manay kağıdı katlamasına anlam veremese de, ifadesini<br />
bozmadan bekledi öylece. Deniz konuştuğunda kağıdı cebine koymuştu ve ayağa kalkmak<br />
üzereydi. Suratındaki gülümsemenin samimi sempatikliğiyle, “Eğer hayal gücün seni ikna<br />
etmediyse başka söylenecek söz yok. Ben bir gün bunu yapıcam ama bir şartla. Buna koşulsuz<br />
şartsız benim kadar inananlarla!” dedi.<br />
Can kolları önünde bağlı haliyle kendini salak gibi hissederken, Deniz, masanın üzerinde<br />
duran makete bakıp, “Bu da iş görür, insanların mezun olmayı sabırsızlıkla bekledikleri bir<br />
okul için tabii.” dedi.<br />
Tokalaşmak için elini Can’a uzattığında, Can bir maske gibi suratına takındığı yarım<br />
gülümsemesiyle elini uzattı ama tokalaşmadı. Deniz’in elini sıkıca tutup, “Anlaştık.” dedi.<br />
Deniz elini çekmek için küçük bir hamlede bulunduğunda Can eli bırakmadı ve iyice<br />
tokalaşarak, “Ne zaman başlıyoruz?” diye sordu. Deniz’in kafası karışmıştı. Kafasının<br />
karışıklığı çatılan kaşlarına yansıyınca soru soran gözlerle baktı Can Manay’a ve Can,<br />
Deniz’in elini bırakırken ayağa kalktı, konuşurken arkasını dönüp yürümeye başladı. “Daha<br />
konuşacak çok şeyimiz var, odama geçelim.”<br />
- 90 -<br />
Bugün okulda pek de işi olmamasına rağmen Deniz’e okula gitmek zorunda olduğunu<br />
söylemiş ve sonra uydurduğu bu yalan ortaya çıkmasın diye de okula gelmişti Duru. Can<br />
Manay’la gerçekleşecek herhangi bir karşılaşmayı kaldırabileceğini sanmıyordu. Adam gece<br />
donla dikilmişti karşısında, utanmazca tavrıyla bahçenin ortasında beklemişti. Bir daha Can<br />
Manay’la yaşanacak böyle bir olayı Deniz’e anlatmak zorunda olduğunu biliyordu ve konunun<br />
o kadar büyümesini istemiyordu. Şu sanat okulu projesi de nereden çıkmıştı! Deniz’in hayal<br />
kırıklığına uğramasını istemiyordu. Bu Can denen adam ya bir sapıktı ya da ruh hastası. Her<br />
neydiyse tehlikeli biriydi. Deniz’i düşündü yine, saf saf çizimini alıp çıkmıştı kapıdan, bir de<br />
salak salak ısrar etmişti Duru’ya yarım saat, kendisiyle gelsin diye. Niye böyleydi?! Daha<br />
uyanık olmasını çok isterdi, daha korumacı, etrafında olan bitenlerin daha farkında ama<br />
değildi.<br />
Sabah bir saat dans çalışması yaptıktan sonra aylak aylak yemeğini yemiş, ilk sınıfların