23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

- 22 -<br />

Doğru, tıraşlamaktan küçülmüş kurşun kalemle, elindeki küçük not defterine durmaksızın<br />

yazmaktaydı. Okulun danışmasına yakın yerde bulunan bekleme koltuğundaki hali, orada<br />

çalışanlara önceleri ilginç geldiyse de, zamanla Doğru’nun oradaki varlığına alışmışlardı.<br />

Önceleri sorumsuzlukla suçladıkları kardeşinin hayat hikayesini öğrendiklerinde, Bilge’ye<br />

karşı içlerindeki gıcıklığın yerini acıma ve takdir duygusu almıştı.<br />

Kaleminin ucunun iyice körelmesiyle rakamlar okunamaz olunca, cebinden hızla çıkardığı<br />

kalemtıraşla kalemi yine açtı Doğru. Çöpü kalemtıraşla birlikte cebine koyup yazmaya devam<br />

etti. O kadar meşguldü ki, Bilge’nin kapıdan girdiğini bile fark etmemişti. Danışmadaki<br />

memura ve güvenlik görevlisine selam veren Bilge, tecrübeli bir şekilde hiç ses çıkarmadan<br />

belirli bir mesafede Doğru’nun oturduğu koltuğa oturdu. Doğru konsantre olduğunda<br />

seslenilmekten, dokunulmaktan, herhangi bir şekilde uyarılmaktan hoşlanmıyordu. Onun o<br />

konsantrasyondan çıkıp sizi kendiliğinden fark etmesini beklemeniz gerekirdi. Normalde<br />

Bilge’ye çok sıkıcı gelen bu durum o an çok iyi gelmişti. Hem aniden Can Manay’ın<br />

arabasından indirilmesinin stresi, hem de metro durağından sonraki otobüs durağına kadar<br />

yürümesi onu tüketmişti. Çok yorgundu.<br />

Doğru ve Bilge engelliler okulunun girişindeki koltukta öylece oturdular. O an oradan buhar<br />

olup kaybolsalar kimse onların yokluğunu fark etmezdi. Kimse onları aramazdı, özlemezdi.<br />

Bilge kendini çok yalnız hissetti, uzun süredir ilk defa annesini özledi. Düşüncesini düzeltti.<br />

Annesini değil, anneyi özlemişti, bir anneye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hiç<br />

bilememişti, annesi olmadığından değil, hep annesine annelik yapmak zorunda kaldığından.<br />

Çocukluğunda bir kez, bir akşam yemeği için evine gittiği ilkokuldan arkadaşını düşündü.<br />

Onun ailesiyle yediği akşam yemeği, bir aileyle yediği tek yemekti. O anısı, zor zamanlarda<br />

düşündüğü en sıcak fantezisiydi. Sıcak koltuğa yaslandı, başını koltuğa dayayıp o akşam<br />

yemeğini düşünmeye başladı. Yedikleri bamyanın tadı hâlâ damağındaydı, hiç bamya<br />

sevmemesine rağmen, o tat kendisini aileye sahip hissettiği en yakın duyguydu. Doğru,<br />

kendisini fark ettiğinde köşedeki lokantaya gidip bamya yemeye karar vermişti bile.<br />

Cebindeki parasını hesapladı, yeterdi. Artık kendisini hayata bağlayan başka bir duyguya<br />

ihtiyacı vardı, zorunluluklar ve acıdan başka.<br />

- 23 -<br />

“Hazır mıyız!!” Bu, bir sorudan çok emirdi. Can insanı hipnotize eden tüm enerjisiyle odayı<br />

doldurduğunda tek bir şeyle ilgiliydi. Can Manay’a hazır mıydılar?<br />

Özge çok nadir hissettiği bir heyecan duydu. Karşısında gerçek biri vardı. Görebiliyor,<br />

damarlarındaki ritimde hissedebiliyordu. Kısa boylu, asimetrik ifadeli, güzel ya da çirkin diye<br />

nitelendirilmekten tamamıyla uzak biri, bir enerji, Tanrı’ya yakın bir şey. Can Manay. Nihayet<br />

tanışmaya değecek biri diye düşündü. Adamdan aldığı enerjiyi kafatasının, kulaklarının<br />

arkasında kalan iki çıkıntısında hissediyordu. Ondan çiftleşmek isteyeceği biri olarak hiç<br />

etkilenmemişti, düşüncesi bile küçültücüydü, o tanımak isteyeceği biriydi.<br />

İçindeki savaşçı başta nasıl da karşı çıkmıştı bu duygusuna, az kalsın savaş açacaktı bu<br />

adama. Onunla ilgili topladığı tüm bilgileri unutmak istedi ve o an unuttu da. Etrafını

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!