23.04.2017 Views

akilah-azra-kohen-fi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kadar köleleştirilmişlerdi ki, durakta saatlerce beklemek onlar için artık yorucu işlerinden<br />

uzakta birazcık dinlenmek, hayal kurabilmek için kendilerine ayırdıkları zaman anlamına gelir<br />

olmuştu. Kimsenin beklemekle ilgili bir şikayeti yoktu bu ülkede. Rastgele duraklara gidip,<br />

şanslarına dua edip, otobüslerinin gelmesini bekleyen sürüler aynı zamanda bu ülkeyi<br />

yönetenleri de seçiyorlardı. Hiçbir beklentileri olmadan. Ama Özge sürüden ayrılalı çok<br />

olmuştu. Geri dönmeye de hiç niyeti yoktu. Uzaklara, otobüsün gelmesi gereken yola baktı.<br />

Gözünün alabildiğince uzakta bile otobüsten eser yoktu. Saatine baktı, henüz görüşmeye geç<br />

kalmamıştı, yarım saatten az vakti vardı. Dönüp demir parmaklıklı binaya baktı ve iş<br />

görüşmesine gitmek üzere tekrar toprak yola koyuldu. Sonuçta aptal durakta toz yutmaktan<br />

iyiydi.<br />

Adımlarıyla kaldırdığı toprağa aldırmadan hızlı hızlı yürüdü. Etrafta kimsenin olmaması<br />

cazip geldi ona çünkü içinde bir yerlerde, aslında burada bulunmaktan çok, kendisini<br />

tanıyanların onu böyle görebilme ihtimali yakmıştı canını. Özge öylesine iyi çizmişti ki kendi<br />

kusursuzluğunu, sonunda imajına aşık biri olmuştu.<br />

Hayatı boyunca hiç makyaj yapmaya, kuaföre gitmeye gerek duymayan Özge, güzel olmak<br />

için hiç saatlerce zaman harcamamıştı ama bugün tüm bunları yapanları iyi anlamıştı.<br />

Yetersizlik hissi insana tuhaf şeyler yaptıran hatta tuhaf şeyleri ihtiyaç olarak algılatabilen bir<br />

histi. Çoğu insan aslında özlemini çektiği şeyin zenginliğindeymiş gibi davranıyordu. Bu<br />

durum herkeste farklıydı. Saçları olmayan adamlar peruk takmaya karar verirlerse seçtikleri<br />

perukla saç zengini olarak geziyorlar, memeleri küçük olan bazı kadınlar taktıkları dolgulu<br />

sutyenlerle ortalıkta göğüslerini gere gere dolanıyorlar, dişleri bozuk olanlar dişlerini gözleri<br />

kamaştıracak kadar beyaz ve büyük yaptırabiliyorlar ya da burunlarından memnun olmayanlar<br />

burunlarını abartılı küçültüyorlar, dudaklarını dolduranlar patlatırcasına şişiriyorlardı...<br />

Herkes eksikliğini çektiği şeyi neden abartıyor diye düşündü Özge. Hayat gibi diğer şeyler de<br />

dozajında güzeldi.<br />

Özge’nin kanısına göre umudun var olmasına neden olan bir yoldu bu. Peki ya psikolojik<br />

eksiklik içinde olanlar, onlar nasıl gizliyorlardı eksikliklerini? Hiç sevilmemiş olanlar çok<br />

mu seviyorlardı ya da çok seviyormuş gibi mi yapıyorlardı? Kendilerine kızanlar diğerlerini<br />

hep af mı ediyorlardı? Kendi güçsüzlükleri içinde var olmaya çalışanlar sürekli gövde<br />

gösterisiyle etrafa meydan okuyup saldırıyorlar mıydı?<br />

İnsanlar kendilerini daha değerli kılmak için her şeyi yapabiliyorlardı. Kendisini düşündü.<br />

İki ay boyunca bir görüşme yapabilmek için elinden gelenin en iyisini yapmıştı ama sonuç<br />

değişmemişti, şimdi çölde iş arayan biri gibiydi. Kendi eksiklikleri neydi ve neyi gizlemek<br />

için ne yapıyordu? Neden sürekli kendisini güçlü, hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olamayan<br />

biri gibi gösteriyordu? Bu iki ayda hayat ona neyi anlatmaya çalışıyordu? Hayatları boyunca<br />

işsiz kalan insanlar vardı, sakat olanlar, hasta olanlar, çocuklarını kaybedenler... Özge kendini<br />

bunlarla bir tutmaya başladığını fark etti. Kendisini köprüden atlamak üzereyken gazeteciler<br />

tarafından kolundan yakalanan ve soru sorulan biri gibi hayal etti. Gazeteci ağlayan gözlerle<br />

soruyordu, “Niye canına kıymak istiyorsun?” Özge de ağlamaktan şişmiş kırmızı gözler ve<br />

mağrur bir bakışla cevap veriyordu kendisini çeken canlı yayın kameralarına, “İki aydır<br />

işsizim ve benim gibi zeki, yetenekli, nerdeyse kusursuz biri bile iki aydır işsizse bitmiştir bu<br />

dünya!”<br />

Kendi kendine güldü, kendi şımarıkça acısı komik gelmişti. Rahatladı. Kendisini

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!