24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ğu ve düşünceden yaranıp ve devam edip. Halk düşünce ve hayalı kendi varlığının mazmunlarını<br />

yansıdıp: gördüğü ve hayalen tasavvur ettiği nelar varsa, onlara gerçek prizmadan forma ve<br />

mazmunlar verib, onları nizam üstünde saklayıb. Bu tür bedii yaranma Halk ilminin icatlarıdır.<br />

Halk kendi dil ve düşüncesini akıl ve idrakın ruhi kanatları üzerinden yayıp-nizamlayıp ve koruyup.<br />

Şununla Bedii alemde Bayatı, layla, nazlama, bir hadise ve haberin tesvirine, nakline<br />

uyğun ifade formaları, üslup taktları yarandı.<br />

Bedii alemde “Her masal müstakil bir tip” (Bakırcı, 2010 b: 27) özelliğine maliktir. Her<br />

şey nağılla dil tapıp: “nağıl dili yüyrek olar” ifadesi zaman hareketine işaredir; yaxud: o zaman<br />

aynan-ilnen şimdi muhteseri dilinen” deyimi nakıl etme üslupundakı ifade taktındaki lakonizmi<br />

ifade edir<br />

Nağıl da sözün ehvalat naklidir, şu öyle bir nakildir ki, onun iç ve dış hareketleri vardır.<br />

Halk Kültüründe lap ilkinden başlayarak, bütün bedii söylemler gibi, nağıllar da nazmle-şairane,<br />

poetit söylemlerdir. Nağılın-masalın Nasır söylemi olmayıb. Araştırmacılar nağılların nasırla<br />

söylendiyini kayt edirler. Nasır şeklinde söylem bir bacarık, hüner hesap edilmeyib. Çünkü nasır<br />

formasında söylemde poetika ve poeziya olmayıb. Sözün hansı şekilde—yaygınmı, ya alt-altamı<br />

yazılışından asılı olmayarak-poeziya nağılın ruhundadır: orada her şey bir-birini izliyor, her söz<br />

ve her mana, her cümle ve fikir poezıya-şiir dilindedir: bu dilin zenginliyi ve söz mücüzlerine<br />

has olan alamettir.<br />

Masallar mahsusi bir bedii başlanğıç var: şurada sözün başlama tarzının en tipik ve ince<br />

dil tekti ile tanış oluruk. Bu formalar tekerlemeler adlanır. Tasvır-terennüm bakımından tekerlemelerin<br />

poetik ahengi ve ifade nişanları dilin bedii ifade kudretine mahsus alametleri de sergiliyor.<br />

Nağılcının söylemeye başlama taktına bağlı mahsusi poetik hareketler var: burada ahenk<br />

ahenge karışır, söz söze bend olur, kelime kelimenden iz alır, söz sözden sözlenir, ses sesden<br />

nizamlanır, cümle cümle ile hareket tapır.. ve burada öyle bir dil ahengi kurulur ki, onda artıkfazla<br />

ses olmaz, artık-fazla söz olmaz, artık-fazla tafsilat olmaz.<br />

Meselen, “Ovçu Pirim” adlı nağıldan bir parçaya yüz tutak: “Badi-badi giriftar, hamam<br />

hamam içinde, xelbir saman içinde, deve delleklik eler köhne hamam içinde. Hamam çının tası<br />

yox, baltaçının baltası yox, buradan bir tazı keçdi, onun da xaltası yox. Garışga şıllag attı, devenin<br />

budu battı. Milçek mindik, Kür keçdik, yabaynan doğa içdik. Günlerin bir gününde,<br />

Memmed Nesir tininde, biri vardı, biri yoxdu, bir Ovçu Pirim vardı. Bunun işi-peşesi sabahdan<br />

axşama kimi dağda-daşda, meşede ovçulug elemek idi” (Azerbaycan Nağılları, 1988:27).<br />

Bu parçadakı sözün ne tür söz, nağılın ne tür nağıl olmasına dair ifadelerin mana ve<br />

mazmun, ses ve aheng, tasvir ve terennüm oynaklarına fikir verdinizmi? Şurada nefes var, ses<br />

var, canlı-canlı yaşam ahengi var. Badi-badi, yani lap ilkin zaman, giriftar, yani içerisinde—<br />

ilkin-evvel zaman içinde: şurada zamanın lap kadimliğine işare vardır. Sonrakı deyimlerinifadelerin<br />

ahengi dünyada-zamanda insanların yaşam hallerine işaretler, eyhamlar, ramzler vardır:<br />

sözler kendi halinde deyil, manaların halındadır. Bunlar,her şeyden önce, Nağılın dil sırrıdır,<br />

sözlerin icazında gizlin ve aşikar olan mana ve münasebetleri işaretler vardır. Dil oynaklığı<br />

nağılların ilkin özelliyidir. Bu özelliye dair manalandırmanın ince yatımlarını daha canlı görmek<br />

için başka bir söylem, nağıl akarına yüz tutak; meselen, Anadolu Tirklerinin söyleminden bir<br />

örnek:<br />

“Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde… Bu sözün önü var, arkası yok; gömleğimin<br />

yeni var yakası yok… Sabır da bir huydur, suyu var, tası yok . De gel sabreyle sabreyle… İyi<br />

ama susuzla sabırsız ne yapar? Ya bir kuyu kazar, ya dolaşır çarşı pazar; ben de aç karın, yüksek<br />

nalın çıktım pazara, Mevlam uğratmasın iftiraya nazara…<br />

Bir kaz aldım karıdan, boynu uzun borudan! Kendisi akça pakça, eti kemiğinden pekçe,<br />

ne kazan kaldı ne kepçe! Kırk gündür kaynatırım kaynamaz.<br />

Hay dedim, huy dedim; bu ne pişmez şey dedim. Bir iken iki olduk, üç iken dört olduk;<br />

anan soylu, baban boylu derken kırk olduk; kırkımız kırk ateş yaktık!… Kırk gündür kaynatırım<br />

kaynamaz Baktım ki olacak gibi, sofraya konacak gibi değil, eğil dağlar eğil dedik; onumuz hu<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 127

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!