24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Çocuk terbiyesi<br />

Dede Korkut Hikâyelerinde çocuk büyütme ve terbiyesi konusunda kültürel değerlere<br />

sıkça rastlanır. Anneler biricik evlatlarını ak sütlerinden emzirirler, dadılara verip korurlar. Çocuklar<br />

büyüdüğü zaman da anne ve babadan ne gördüyse ne öğrendiyse sosyal yaşamında onu<br />

sergiler: Dede Korkut, “Kız anadan görmeyince öğüt almaz, oğul babadan görmeyince sofra<br />

çekmez.” (DKK, 16) der. Çocuk terbiyesinde en önemli rol modelin anne-baba olduğunu ifade<br />

eder.<br />

Bir sohbette Salur Kazan’ın oğluna bakıp ağlaması dikkat çeker. Oğlu Uruz’un on altı yaşına<br />

gelmesine rağmen bir kahramanlık gösterisinde bulunmadığı için kendi öldüğünde tacını<br />

tahtını ona vermezler diye üzülmektedir. Ancak Uruz’un babasına verdiği cevap çok önemlidir:<br />

“A bey baba … hüneri oğul babadan mı görür öğrenir, yoksa babalar oğuldan<br />

mı öğrenir, ne zaman sen beni alıp kâfir hudut boyuna çıkardın, kılıç çalıp baş kestin,<br />

ben senden ne gördüm ne öğreneyim dedi.” (DKK, 93).<br />

Aynı zamanda çocuk, her zaman büyüklerine karşı itaatkârdır. Ancak ortada esaret gibi<br />

onur kırıcı bir durum söz konusuysa ailelerini dinlemedikleri, izin almadan gittikleri görülür.<br />

Onda da mutlaka anne-babanın eli öpülerek yola çıkılır. “Türk toplumunun çocuğun itaat duygusuna<br />

olan bakış açısı, katı kurallarla yaşayan bir tabu değil, doğal ve özgür bir ortamda (yaşam<br />

alanında) çocuğun bilinçaltına yerleştirilen bir olgu olarak görülmeli ve toplum kabulü ile<br />

çocuğun kabulünün herhangi bir zorlama olmaksızın saygı ve sevgi çerçevesi içerisinde birleşmesi<br />

olarak algılanmalıdır.” (Yalçın ve Şengül, 2004: 216-217).<br />

Üzerlerine düşman geldiğini haber alan Salur Kazan, oğlunun pusuda kalmasını öğütler.<br />

Uruz babasını dinler, sözünü ikiletmez: “Uruz babasının sözünü kırmadı, çekilip geri döndü.<br />

Yerden yüce dağlar başına arkadaşlarını alıp çıktı. O zamanda oğul baba sözünü iki eylemezdi,<br />

iki eylese o oğlanı kabul eylemezlerdi.” (DKK, 97).<br />

Çocuklar kaç yaşında olursa olsun büyüklerinin ellerini öper ve onların nasihatlarını dinlerler;<br />

bu, aldıkları terbiye gereğidir.<br />

Dede Korkut Hikâyeleri’nde bir kahramanlık göstermeden çocuklara ad verilmez. Bunun<br />

en belirgin örnekleri Boğaç Han ve Beyrek de görülür. Bir kahramanlık sonucu isimleri Dede<br />

Korkut tarafından verilmiştir.<br />

Büyüdüğünde Oğuz’u perişan edecek olan Tepegöz ise dadı elinde büyür. Çocukların kulaklarını,<br />

burunlarını ısırır. Gelen şikâyetler üzerine Aruz Koca, Tepegöz’ü döver, söver, en<br />

sonunda evden kovar. Ezilen ve baştan tekmelenerek büyüyen bu çocuk, halkın başına büyük<br />

belalar açar, sorun haline gelir.<br />

“Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü. Geri döndü, sapan taşına tuttu. Vurdukça büyüdü. Çoban<br />

kütleyi bıraktı kaçtı. Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi. Bu pınarın<br />

üzerine geldiler. Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz. Etrafına toplandılar. İndi bir yiğit<br />

bunu tepti. Teptikçe büyüdü. Bir kaç yiğit daha indiler teptiler. Teptiklerince büyüdü. Aruz Koca da inip<br />

tekmeledi. Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı.” (DKK, 153).<br />

Göç etmek ve göç etmek zorunda kalmak, o toplumun siyasal yapısındaki zayıflığa ve yaşadığı<br />

zorluğa delalettir. “Böyle bir siyasal ortamda topluluğun ihtiyaç duyduğu güçlü, kuvvetli,<br />

çelik iradeli ve disiplinli, kısaca “alp tipi” insan yetiştirilmesinin mümkün olmadığı bir toplum<br />

resmi çizilerek bir yandan ihtiyacın önemine öte yandan böylesi bir toplumun fertlerinin bu tür<br />

özellikleri artık taşımadığı fikrini oluşturarak toplumsal yapının bu yönüyle çürümeye başladığına<br />

vurgu yapılmaktadır. İkinci olarak ise ki bizce daha önemli olanı, böylesi bir insanın, insandan<br />

olma-doğma özelliğinin yanında, ancak doğal bir mekânda, yani, tabiatın içinde ve o<br />

doğal bütünlüğün özelliklerini yitirmemiş parçaları olan insanlar -burada arslan- tarafından yetiştirilebileceği<br />

fikridir.” (Tamay, 2009: 166).<br />

Tepegöz, ezilen insanın topluma olan düşmanlığını yansıtan bir tiptir. Bu tip, daha doğmadan<br />

garip bir nesne içindeyken Oğuz beylerince tekmelenir, taşlanır ve ezildikçe de büyür.<br />

Tepegöz, ezilerek ve şiddete maruz kalarak doğduğu için, her zaman şiddeti bilinçaltında bes-<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 275

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!