24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

doludur (http://www.ozgurpencere.com). 1315-1318 yılları arasında yaşanan kıtlık sonucu<br />

Üçüncü Laterano Konsili (Piskoposlardan oluşan bir konsey) yoksulları, hastaları ve engellileri<br />

kentlerden uzaklara sürmüştür (Schnapper, 2005; Akt.: Ünal, 2010:1). 1933 ve sonraki yıllarda<br />

da Nazi Almanyasında saf ırk yaratmak ve yalnızca “ari” çocukların doğmasını sağlamak için<br />

Yahudiler ve eşcinsellerle birlikte binlerce engelli de gaz odalarına gönderilmiştir<br />

(http://www.projetaladin.org/holocaust/tr/holokost-tarihi/nazi-rejimi.html). Geçmişteki bu kötü<br />

örneklerle karşılaştırıldığında günümüzde devletlerin engelli bireyler adına önemli adımlar attığı<br />

görülmektedir. Ancak bu adımların ne kadar yeterli olduğu ve onların ne kadar sokakta, yaşamda<br />

var olmasına olanak sağlandığı tartışmaya açıktır.<br />

Her insanın bir engelli adayı olduğu düşünüldüğünde engellilerin yaşamlarını olağan biçimde<br />

sürdürebilmeleri için toplumsal ve bireysel anlamda taşınması gereken sorumluluklar<br />

vardır. Bu sorumlulukların bir kısmı devlete düşmektedir. Bunlar engellilerin sokağa adım attıktan<br />

sonra gitmek istedikleri yere zorluk yaşamadan ulaşmalarını sağlamak, iş olanağı sağlayarak<br />

onları iş gücü olarak yaşama katmak, sokakların, toplu taşıma araçlarının, kurumların fiziksel<br />

koşullarını uygun hale getirerek sosyal yaşamdan uzaklaşmalarını engellemek gibidir. Bireysel<br />

olarak her kişiye düşen görev ise engellileri farklılaştırmak, ötekileştirmek yerine normalleştirmek,<br />

toplumun bir parçası olduklarını sezinletmektir. Bu normalleştirme süreci ise ancak engellilik<br />

konusunda oluşturulan bilinç düzeyi ile olanaklıdır. Bu bilinç oluşturma süreci okulöncesi<br />

dönemde başlayan bir süreç içerisinde aile, okul ve sosyal ortamda karşılaşılan uyaranlarla olanaklıdır.<br />

“Çocuklar kendi aralarında farkları çok erken yaşta fark etmeye başlarlar. Çocukların<br />

bir yaşında farklılıkları fark ettiği, iki yaşında farklılıklar hakkında konuşup, bunlarla ilgili<br />

sorular sorduğu, üç yaşında ön-yargılar oluşturduğu, dört yaşında insanların farklı özelliklerinin<br />

nedenlerine ilişkin kendi kuramlarını oluşturdukları, beş yaşında ise kendilerine ait özelliklerin<br />

hangilerinin kalıcı hangilerinin geçici olduğunu anladıkları belirtilir” (Erden vd.,<br />

2006:11). Bu bakımdan bilinç oluşturma yaşını bir yaş olarak belirlemek yanlış olmayacaktır.<br />

Çocuklara gözlemledikleri farklılıkların toplum içinde aksaklık yaratan bir durum olmadığı bir<br />

zenginlik olduğu sezinletilmelidir. Bu sezinletme de ancak çocukları böyle örneklerle kurgulanmış<br />

çocuk edebiyatı yapıtlarıyla okulöncesi dönemden başlayarak buluşturarak gerçekleşecektir.<br />

“Çocuk kitaplarında, çocukların yeni yaşantılar kazanmalarına olanak sağlayan en temel<br />

öğelerden biri de öykündükleri kahraman/kahramanlar ve onların nitelikleridir. Kahramanların<br />

fiziksel ve ruhsal özelliklerinin abartıya kaçılmadan iyi geliştirilmiş olması, kahramanın<br />

öyküdeki olaylara yön veren etkin kişiliği, çocukları kahraman/kahramanlarla özdeşim kurmaya<br />

yöneltir. Kahramanın yaşama bağlılığı, karşılaştığı sorunları çözmedeki kararlılığı, amaca<br />

ulaşmada izlediği yöntemlerin niteliği ve bu eylemler bileşkesinin söz ve davranışlarla somutlanması,<br />

çocukları da kahraman gibi duymaya, düşünmeye ve hareket etmeye istekli kılar” (Sever,<br />

2008:77). Yaşamı boyunca bir engelliyle karşılaşmamış bir çocuk, bu konuyla ilgili duyarlık<br />

geliştirebileceği yaşına ve düzeyine uygun bir çocuk edebiyatı yapıtı ile karşılaştığında engellilerle<br />

duygudaşlık kurması kolaylaşır. Onların yaşamını, duygularını, korkularını, öfkelerini<br />

sezinler ve çocuk edebiyatı yapıtları aracılığıyla farkındalık oluşma süreci başlamış olur. Engelli<br />

bir yakını olan çocuk okur ise bu yapıtlar aracılığıyla onun yaşamını daha iyi anlamaya başlar.<br />

Bu yapıtlar aracılığıyla çocuk okurlar engelli yakınlarının yaşamını daha iyi anlayarak kendi<br />

üzerlerine düşen sorumluluğu alma düşüncesi oluşturmaya başlarlar.<br />

İlk çocukluk dönemi özel eğitim uzmanları Ellen Rubin ve Emily Watson, cinsiyet ayrımcılığı,<br />

ırk ayrımcılığı, etnik ayrımcılık gibi olumsuz tutum oluşturabilecek yaklaşımların yanı<br />

sıra engellilere karşı olumsuz tutum oluşturabilecek engelli karakterlerin de çocuk edebiyatında<br />

yeri olmaması gerektiğini savunmuşlardır (Ellen ve Watson, 1987; Akt.: Ünal, 2010:29).<br />

“Janice Young, doktora tezinde (…) engelli karakterler içeren iyi edebi eserlerin iki<br />

amaca hizmet edebileceğini belirtir. İlk olarak, kurgulanan engelli karakterin olumlu özellikleri<br />

olan bir birey olarak çizilmesi, eseri okuyan engelli çocukların karakterle özdeşleşebilmesini<br />

sağlar. İkinci olarak ise eseri okuyan engelsiz çocuklar da bir engellinin yaşamı konusunda<br />

600 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!