24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“Her zaman bu mutluluğa kırmızı ayakkabılı, sarı saçlı Nimetler, Ayseller, Jaleler erişecek<br />

değillerdi ya, biz de çocuktuk, biz de İnönü ilkokulunun öğrencisiydik, biz de Leman öğretmenin<br />

a’sını, b’sini öğrenmiştik.” (s.29) ifadeleriyle bir yandan çocuksu bir anlatımla kendi<br />

varlığını öne çıkarmaya çalışırken diğer taraftan gelir durumu iyi öğrencilerin bir ayrıcalığa tabi<br />

tutulduğunu da aktarmış olur.<br />

Yine Zıkkımın Kökü romanında Muzo’nun muhayyilesinde derin izler bırakan en önemli<br />

anısı, bir baloncu ile yaşadıkları olaydır. Balonlarından birkaçı uçup bir ağacın dalına takılan<br />

baloncu, Muzo’dan balonlarını indirmesi karşılığında birini kendisine vereceğini söyler. Muzo,<br />

sevinçle çıkıp balonları kurtarır. Kırmızı bir balon ağacın dalları arasına sıkıştığı için onu alamaz.<br />

Aşağı inip baloncuya balonlarını verir. Baloncudan kendisine vereceği balonu istediğinde<br />

baloncu ağaçtaki balonu işaret eder. Muzo, ağaç dalları arasına sıkışmış bu balona bile çok<br />

sevinir. Bu olaydan ancak bir yıl sonra, durumları biraz düzelince sahip olacağı balon, Muzo’nun<br />

rüyalarını süsler. (s.37)<br />

Muzo’yu derinden etkileyen olaylardan biri de çok aç olduğu bir gün manavdan çaldığı<br />

bir kavun yüzünden manavın şikayetçi olmasıyla karakolda yediği dayaktır. Küçük Muzo bu<br />

dayağı, üzerinden yıllar geçse de unutmayacaktır:<br />

“Komiser yerinden yavaş yavaş kalktı, böyle babamsı babamsı yaklaştı, ben bekliyorum<br />

ki, yüzümü okşayacak, saçlarımı okşayacak, birdenbire gözümün önünde şimşekler çaktı, yüzlerce<br />

şimşek bir anda çaktı. Ne olduğumu bilemedim, sanki gece oldu, gecenin yıldızları böyle<br />

konfeti gibi yağdı döküldü. Bir tokat, bir tokat daha, yeri öptüm… Kalktım duvarı öptüm, ayaklarımı<br />

başımın, başımı ayaklarımın yanında gördüm.” (s.39) ifadeleriyle içten içe sezilen bir<br />

öfkeyle bu durumu aktarır.<br />

Kara Pamuk romanında da oldukça yoksul bir köyde yaşayan Rayifo, bu yoksulluğu bir<br />

çocuk bakışıyla şöyle dile getirir:<br />

“Köyümüzün okulu da yoktur, öğretmeni de yoktur. Çok çok iki yılda bir, iyi giyinmiş efendiler<br />

katır üstünde gelirler köyümüze. Bir de jandarmalar gelir. Jandarma eşkıya arar, suç işlemiş dağa çıkmışları<br />

arar. İyi giyinmiş beyler de ne için gelirler, hiç bilmem. Yukarılara giderler, yukarıdaki köye,<br />

ağanın köyüne giderler. Orada koyun çevirmesi yerlermiş, buzlu ayranlar içerlermiş. Bizim köy yoksulmuş,<br />

eğleşmeye bile değmezmiş.” (s.11)<br />

Bu ifadelerde bir çocuğun gözünden kendini değersiz hissetme duygusuna yer verilir.<br />

Yoksulluk ve önemsenmeme duyguları yine bir çocuk bakışıyla aktarılır. Yoksul çocukların<br />

toplum içinde var olma mücadelesinde yazarın dört romanında da büyüklerin dünyasındaki acımasızlık<br />

satır aralarında okuyucuya hissettirilir.<br />

3. Çalışan Çocuklar<br />

İzgü’nün romanlarında ailelerine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalan çocuk<br />

sayısı fazladır. Zıkkımın Kökü romanında Muzo, aile bütçesine katkıda bulunmak için çok küçük<br />

yaşta çalışmaya başlar. Babasına yardım etmek için onunla birlikte seyyar satıcılık yapar. Daha<br />

sonra kendi başına mısır, şeker satar. Yazlık sinemalarda gazozculuk yapar. Bir kahvede çırak<br />

olarak çalışır. Bir kamyonda muavinlik yapar(s.22, 48,52, 282)<br />

Kara Pamuk romanında da babasını küçük yaşta kaybeden Rayifo, annesine ve kız kardeşine<br />

bakabilmek için annesiyle birlikte Çukurova’da mevsimlik pamuk işçisi olarak çalışır.<br />

Babası öldükten sonra annesi: “Oğlum bilesin ki bundan sonra bu evin eri sensin.” (s.9) sözüyle<br />

Rayifo’ya bir sorumluluk yükler. Rayifo da “on bir evlik köyün, bir evinin eri de ben oldum.”(s.9)<br />

diyerek kendisine yüklenen bu sorumluluğu üstlenir. Çukurova’ya gitmelerinin<br />

gerekçesi henüz bir çocuk olan Rayifo’nun, gözünden şu şekilde verilir:<br />

“Kuzukulakları, kınalıtoplar, gelingülleri açtığında biz köyde olmayız. Çünkü bizim toprağımız<br />

yoktur, hayvanımız yoktur, hiçbir şeyimiz yoktur. Çok çok, iki keçimiz vardır, onların sütü, onların yağı<br />

yetmez bulgur aşına. Ama anam az az katar, yetirir. Onun için biz Çukurova’ya ineriz. Hayvanlarımızı<br />

bırakırız yaşlı çobana, varır gideriz, Çukurova’ya pamuk toplamaya.” (s.11)<br />

392 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!