24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Macar halk bilimci Linda Degh yaptığı çalışmalarda masal anlatmanın toplumsal işlevi<br />

üzerinde durmuştur. Masalların toplum hayatındaki değişikliklere paralel olarak anlatıldığı ortamlarda<br />

yeni işlevler kazandığını belirtmiştir. Örnek olarak da balıkçılıkla geçimini sağlayan<br />

bir köyde balıkçı masalları anlatan kişinin köylülerin çiftçiliğe başlamasıyla dinleyicisiz kalmasını<br />

göstermiştir. Bu örnekle sosyal yapısı benzer kişilerin masallardan beklentilerinin ortak<br />

olduğu, bu beklentilerin karşılanmadığı takdirde masal icra edildiği toplantıların rağbet görmediği<br />

ifade edilmektedir. Bu anlamda bazı masal anlatıcılarının kendi yaratıcılıklarını kullanarak<br />

dinleyicinin istek ve ihtiyaçlarına uygun olarak masalları yeniden yaratarak sosyal değişime<br />

paralel hareket etmelerinin bir nevi zorunluluk olduğu belirtilmiştir (Çobanoğlu,2012: 257).<br />

Dolayısıyla masal, toplumdan kopmayarak yaşayabilmektedir.<br />

Gerek köylerde gerekse şehirlerde insanları bir araya toplayan masallar böylece insanlar<br />

arasında sosyal ilişkilerin de kurulmasına hizmet etmiştir. Herkesin ayrı odalarda farklı teknolojik<br />

araca esir olduğu günümüz dünyasında, kadın erkek, çoluk çocuğun bir ışık etrafında toplamanın<br />

ne kadar mucizevi olduğu aşikârdır. Büyüklerin televizyonla, çocukların internetle sosyalleştiği<br />

bugünlerde bırakın komşuların bir araya gelerek masal dinlemesini, çekirdek aile bile<br />

aynı odada toplanamamaktadır.<br />

İcra edildiği ortamlarda insanları bir araya toplayarak sıkılmadan saatlerce hoş vakit geçirmelerini<br />

sağlayan masallar, özellikle sosyal aktivelerin sınırlı olduğu dönemlerde insanların<br />

günlük sıkıntılarından uzaklaştırarak vakitlerini güzel geçirmelerini sağlayarak önemli bir işlev<br />

yerine getirmişlerdir. Günümüzde şehirleşmenin doğal neticesi olarak yalnızlığa itilmiş insanın<br />

günlük hayatındaki etkisini kaybetmiştir. Eskiden her büyük ailede, her mahallede var olan masal<br />

anlatıcıları-masal anaları yerlerini televizyona bırakmış, masal kahramanlarının yerini de<br />

televizyon ve sinema kahramanları almıştır (Dilek,2007: 19).<br />

Bugün ise masallar çizgi film, animasyon yapılarak ya da sinemaya aktarılarak hem çocukları<br />

hem de yetişkinleri büyülü dünyasına çekerek eğlendirmeye devam etmektedir. Görülüyor<br />

ki masalların bu işlevi değişime rağmen sürmektedir.<br />

Ali Yakıcı “İpek Yolunda Masalların Yolculuğu” makalesinde 21. yüzyılı idrak ettiğimiz<br />

bu günlerde her alanda önemli başarılara imza atan çağdaş dünya ile entegre olmuş, birçok bakımdan<br />

iyi yetişmiş ve yetişmekte olan genç ve dinamik bir Türk gücünün varlığına dikkat çekerek,<br />

ortak bir masal belleğinin en kısa zamanda kurulması gerektiğini ifade eder. Bunun için<br />

de Türk dünyasının masalların yönelmemizi, bunu yaparken de “Kırmızı Başlıklı Kız”la mücadele<br />

edecek “Nardaniye Hanım”ların günümüz araç-gereçleriyle (çizgi film, kitap, dergi, film)<br />

desteklenmesi gerektiğini vurgular (Yakıcı,2014:187).<br />

Bu anlamda yeni yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Batı kaynaklı masal kitaplarının yerini yine<br />

batı kaynaklı görsel masallar almaktadır. 19. yüzyılın ortalarından itibaren batıdan ters yönde ve<br />

bulanık akan kimi masal kanallarından testiler doldurulmuş, Türkiye başta olmak üzere Türkçenin<br />

konuşulduğu coğrafyaların tamamına yakınında Türk çocuklarının ihtiyacı bu bulanık masal<br />

testilerinden karşılanmıştır. Masala susamış Türk çocukları bunlarla kandırılmaya çalışılmıştır.<br />

Perraut, La Fontaine Andersen, Grimm Kardeşler vb. masalcılardan çoğu problemli, Türk’ün<br />

sosyal dokusuna uymayan masal tercümeleridir (Yakıcı, 2014:186).<br />

Günümüzde de Batı bunu sinema endüstrisiyle yapmaktadır. Masal, teknolojik ve toplumsal<br />

değişikliklerle birlikte hoşça vakit geçirme işlevini, sinema, tiyatro, çizgi film ve benzerleriyle<br />

sürdürmektedir. Böylelikle Batı kendi masallarını sinema endüstrisinde kullanarak hem<br />

kültürünü yaşatmakta, hem de kültürünü bu yolla ihraç etmektedir. Sinderalla’yı animasyon ya<br />

da sinema filmi olarak izleyip beğenen Türk çocuğunun Anadolu’nun çeşitli yerlerinde anlatılan<br />

Fatmacık’tan ise haberi maalesef olmamaktadır.<br />

Görsel anlatımın günümüz dünyasındaki egemenliğini göz önünde bulundurursak, masalları<br />

insanla buluşturan en etkili mecra sinemadır diyebiliriz. Bu duruma örnek olarak Batı dünyasının<br />

klasikleşmiş üç masalını verebiliriz. “Alice Harikalar Diyarı’nda” adlı masal 2010 yılında<br />

sinemaya uyarlanmıştır. Tüm dünyada izlenen film, 1 milyar dolar hasılat elde etmiştir.<br />

Grimm Kardeşler’e ait “Pamuk Prenses Masalı” ise 2012 yılında “Pamuk Prenses ve Avcı”<br />

ismiyle vizyona girmiştir. İlk üç günde dünyada 742 bin kişi tarafından izlenen film, 400 milyon<br />

34 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!