24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

mücadele çevremizde olup bitenler için kendimizce bir şeyler yapabileceğimizi ve iyi insanların<br />

da yaşadığı ümidini vermektedir.<br />

Benzer bir çaba Ağaçları Koruyalım isimli kitapta da görülmektedir. Bir okulda çevre sorunlarına<br />

dikkat çekmek isteyen gençlerin dernek, platform gibi kuruluşlara duyarlılığı dikkate<br />

değerdir. Gençler düzenledikleri yarışma ile meseleye dikkat çekmeyi başarmaktadırlar. Bunun<br />

için verdikleri zorlu mücadeleyi “seküler” bir dille anlatan kitap Hindistan’daki çocuk köleleri<br />

de anlatarak küresel problemlerle çocuk dünyasını tanıştırmaktadır.<br />

Bilinmelidir ki yeryüzündeki kaos görüntüsü daha fazla arttığında insanlar sınırlarının<br />

belli olmadığı bir trajedi yaşayacaktır. Örneğin nkleer ve atom bombası tehlikelerini anlatan çok<br />

az çocuk kitabı vardır. Oysa yeryüzünü bekleyen en büyük felaketlerden biri kimyasal, radyoaktif-nükleer<br />

sızıntılar ve patlamalardır. Durum geri dönülmez bir hal aldığında ve her şey için çok<br />

geç olduğundan insanlar olarak bizler “insanlıktan çıkmak” gibi bir tabloyla karşılaşabiliriz.<br />

İronik bir şekilde Avrupa’nın göbeğinde nükleer patlamanın anlatıldığı Son Çocuklar isimli<br />

romanda insanlar hayatta kalabilmek için bir başka insanı öldürebilmekte, ekmeğini ve suyunu<br />

paylaşmamaktadır. Sokaklar yanmış ve üst üste yığılmış insan cesetleriyle doludur.<br />

“Başka tarafa baktım. Sıra sıra insanları gözen geçirdim. İnsan insan üstünde yatıyordu:erkekler,<br />

kadınlar ve çocuklar… Yaralılar, sakatlanmışlar, yanmışlar…Çoğunun derileri paçavra<br />

gibi yanlardan sarkıyordu. Kimi kendi kusmuğunda yatıyordu, kimi kendi kanında. Dışkı<br />

ve sidik kokusu her tarafı sarmıştı. Ve susamışların su için dilenmeleri, inlemeleri, mızıldanmaları<br />

dalgalar halinde sokaklara taşıyordu. Kimi zaman yoğun ve şiddetli bir gürültü kimi zaman<br />

sessiz sonra yeniden vahşi bir çığlığa dönüşen dalgalanmalar halinde (Pausewand, 2012: 52).”<br />

Kuraklık, açlık, bulaşıcı hastalıklar, dondurucu soğuklar, toplu mezarlar, kıtlığın neden<br />

olduğu bencillik ve yağma gibi daha pek çok felaket yaşanmaktadır. Roman kahramanlarının<br />

“hayvanlaşmak” şeklinde tabir ettiği bu durum gerekli önlemler alınmadığında dünyayı bekleyen<br />

acı tablodur.<br />

SONUÇ <strong>VE</strong> ÖNERİLER<br />

İncelediğimiz eserlere dair genel bir değerlendirme yapmamız gerekirse salt ekolojik ve<br />

doğa sever temalı eserlerde bilim ve teknolojiye yönelik bir “mesafe” görülmektedir. Halbuki<br />

dünyanın bu hale gelmesinde “bilim ve ileri teknoloji suçlu değildir, suçlu tahrip edici bilince<br />

sahip insandır.” (Yelken, 2007: 125). Öyle ki çevre sorunlarının etkilerinden kurtulmak için<br />

yine bilim ve teknolojiden yararlanmak gerektiği unutulmamalıdır. Çevre sorunlarını seküler bir<br />

dille ele alınması başka bir tespittir. Çevre insanın hizmetine sunulmuş ve insan nesli devamı<br />

için var olan araçsal bir şeydir, kendi başına bir varlık değildir, şeklindeki bir algıyı okumak<br />

mümkündür. Oysa “çevre estetiğinden” mahrum bir çevre algısı sorunların çözümü için yeterli<br />

değil geçici çare olacaktır. Bir başka tespit de insan-çevre ilişkisinin insan-insan ilişkisinden<br />

bağımsız olmadığıdır. İncelediğimiz eserlerde düşman olarak tasvir edilen insan aynı şekilde<br />

kendi ırkı için de bir tehlike arz etmektedir. Birbirini öldüren, savaşan ve zarar veren bir türdür<br />

insanlar. Bu yaklaşımında insan-insan egemenliğinin bir neticesi olarak insan-doğa tahakkümünün<br />

meydana geldiğini hatırlamaktadır adeta. Kitapların mutlu sonları din, mitoloji, şiir gibi çok<br />

farklı manevi alanlardan ilham alarak gerçekleşmektedir. Bu yönüyle de çevre estetiği savunucularının<br />

dediği gibi maneviyat eğitimi olmadan çevre sorunlarının halli mümkün görünmemektedir.<br />

İnsanı merkeze alan ve tabiattan soyutlayan kavramlar bir zihin dünyasını işaret ettiğinden<br />

öncelikle halledilmesi gereken bu zihin dünyasında bir revizyona gitmektir. Bir paradigma<br />

dönüşümüne acil ihtiyaç vardır. En basit şekliyle çevre yerine doğa veya tabiat tabirlerinin kullanımı<br />

yaygınlaştırılmalıdır. Böylece tüm canlıların müstakil olarak da varlık alanında oldukları<br />

algısı işlenmelidir. “Çevre sorunları konusunda çok fazla işlenen “ çocuklarımıza temiz bir çevreyi<br />

miras olarak bırakmalıyız” teması, günümüz insanının tabiata bakışının bir başka yönünü<br />

ortaya koymaktadır. “Günümüzde insanlar kendilerini tabiatın mutlak sahipleri olarak gördükleri<br />

için onu miras bırakmaktan bahsedilmektedirler.” (Uslu, 1995: 13). Mülkiyet iddiasından<br />

vazgeçip birer emanetçi olduğumuz bilinciyle çocukları çevre ve çevre sorunları konusunda<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 443

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!