24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

lıdır. Modernizm; çağcıl, çağdaş, yenilikçilik, düne ait olmayan gibi anlamlarıyla sanayileşme<br />

döneminden beri kullanılmaktadır. Akılcılık ve özgürleşme gibi söylemlerle ortaya çıktığından<br />

bu yana, ilmi olmak adına insanı değerlerinden koparmıştır. Bir bakıma Michelet’in * deyimiyle<br />

“Allah’tan başka her şey Allah’tı.” Çünkü bireyin değer kazanması anlayışı doğru algılanmadığı<br />

için aşırı bir bencilliği doğurmuş, öbür dünya inancını yok ettiği için de diğer bireylere saygıyı<br />

ve şefkati azaltmıştır. Bilhassa bizim değerlerimizden olan büyüklere saygı, yoksula yardım<br />

etme, fedakârlık, kanaat gibi birçok değeri değersizleştirerek toplumu yozlaştırmıştır. Popüler<br />

eserlerin de sanatsal değer taşıyan eserlerin de bu modern anlayışla oluşturulması insanı her<br />

şeyin önüne çıkarma adına, insanı maddenin ardına itmiştir. Kimlik bunalımı içinde kendine<br />

yabancı, doyumsuz, güvensiz insan tipini ortaya çıkarmıştır.<br />

Modernizmin edebiyatımızdaki etkilerini öykü yazarı Cemal Şakar ise şu şekilde dile getiriyor:<br />

“Modernlikle birlikte edebiyattaki geleneksel şiraze dağıldı ve edebiyat atomize oldu.<br />

Bütüncül bakış açısı terk edildi; tevhidi bakış açısının sağladığı birlik, uyum, denge, iyi gibi<br />

kozmik düşünce yerini, şirkin bölüp çoğalttığı kaotik düşünceye bıraktı. Böylece insan, kendisini<br />

kaos içine atılmış, yapayalnız; yaslanacağı değerleri olamayan bir karanlığın içinde buldu.<br />

Kaotik ortamı düzenlemek, karanlıktan çıkmak tamamen insanın ellerine bırakıldı; o da kendini<br />

âlemin merkezine yerleştirerek, ürettiği değerlerle onu yeniden tanzim etmeye, kurmaya girişti.<br />

Böylece karanlıklar içinde kaldığı âlemi kendiyle birlikte Aydın’latıyordu.” (Hece, Ekim 2013,<br />

Sayı: 202)<br />

Modernizmin arkasından gelen postmodernizmde ise dinden sonra bilimin de insan üzerindeki<br />

etkisinin kalkmasıyla daha yüzeysel bir anlayışın kabul gördüğü söylenebilir. Dolayısıyla,<br />

farklılıkların kolay kabulü; gelişmiş, komplekssiz ifade özgürlüğü, aynı zamanda kültürel ve<br />

ahlaki görecelik “Ne olsa bana uyar”, entelektüel sığlık ve tekdüzelik “Herkes kendine göre<br />

haklıdır.”ı getirir beraberinde. Lyotard ** ise postmodernizmi şöyle tanımlıyor. “Postmodern bir<br />

sanatçı ya da yazar, bir felsefeci konumundadır. Yazdığı metin, ürettiği çalışma ilke olarak önceden<br />

konulmuş kurallar tarafından yönetilmez ve bunlar tanıdık kategorilerin uygulanmasıyla<br />

belirleyici bir kaygıya göre değerlendirilemezler. Bizzat sanat eseri bu kural ve kategorileri arar.<br />

O vakit sanatçı ve yazar, yapılmış olacak olanın kurallarını formülleştirebilmek için hiçbir kurala<br />

tabi olmaksızın çalışmaktadır. Postmodern gelecek, geçmiş zamanın paradokslarıyla anlaşılmalıdır.”<br />

(Kellner, 1992, s. 70)<br />

Postmodernizmin edebiyata yansıması ise şu şekilde olmuştur: Modern yaşamı sorgulayan<br />

ve reddeden bir anlayışı benimsemek, gerçeği ve kurmacayı iç içe kullanmak, sanatı sanatçının<br />

bir yaratısı olarak değil de dinleyiciler ve okuyucular ve alt kültürler tarafından meydana<br />

getirilen kültürün yeniden işlenmesi olarak kabul etmek, tüm yerleşik değerleri, okuyucunun<br />

rahatını kaçıracak yöntemler kullanarak sorgulamak gibi. Birey, kimlik ve kültür alanında<br />

radikal, sistemi değiştirme alanında muhafazakârdır. Postmodernizmin, siyasal yönelimleri<br />

bakımından, hem radikal hem muhafazakâr olduğu söylenebilir.<br />

Bu anlayışla eser veren edebiyatçılardan bazıları, Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Latife<br />

Tekin, Elif Şafak ve Bilge Karasu’dur. Adı geçen bu edebiyatçıların eserlerine göz attığımızda<br />

modernin, realitenin, masalsı destansı ve şiirsel bir anlatı içinde verildiğini görürüz. Bu<br />

bize,yeninin eski ile harmanlanmasının mümkün olduğunu gösterirken modern olanın aslında<br />

eskiye yaslandığını da göstermiş olur. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar (Iletişim Yayınevi, İstanbul-2000)<br />

romanındaki Olric ile Latife Tekin’in Muinar (Everest Yayınları, İstanbul-2006) adlı<br />

romanındaki Muinar, anlatım ve düşgücüyle oluşturulma açısından benzerlikler gösterir.<br />

Geleneksel edebiyatımızdaki anlatılarla kıyasladığımızda bir zamanlar beğenmediğimiz<br />

hatta küçümsediğimiz anlatımları, farklı bir ambalajla sunulunca çekici ve yeni olarak kabul<br />

edebiliyoruz. Bizde ilk hikaye Letaif-i Rivayat’tan önce, Emin Nihat Bey’in Müsameretname’si,<br />

Binbir Gece Masalları gibi bir üslupla yazılmıştır. O da Kelile ve Dimne gibi iç içe geçmiş bir<br />

anlatımla oluşturulmuştur. Sembolik alegorik anlatım dediğimiz anlatımla oluşan ve<br />

*<br />

Michelet, Karl Ludwig, Alman filozof, Hegel felsefesinin benimsenmesinde katkıları olmuştur.<br />

**<br />

Jean François Lyotard; filozof, edebiyat teorisyeni, postmodernizmin ve postmodern felsefenin öncülerinden olan<br />

çağdaş Fransız düşünürü. (1924-1998).<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 79

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!