24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ğun gelirdi. Avropa menşeli alınma sözler bile Cavid efendinin diline çağdaşları gibi rus dili vasıtasıyla<br />

değil, Türkiye Türkçesinden geçmişti. Bu da O’nun aldığı tahsille ve Türkiye edebiyatını<br />

müntazam okumasından ireli gelirdi. Cavid efendinin dil meselesinde tutduğu yolu, yaratıcılığında<br />

kullandığı ortak dili Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın, Yurdakul'un, Gökalp'ın dilinden farklanmayan,<br />

herkes için anlaşıklı bir Türkçe idi ve bunu, dilin ümumi dil makamına kaldırılmasını Kaspıralı'nın<br />

ireli sürdüğü ideyanın uğurla sonuclanması gibi de kabul etmek olar. ümumtürk edebi dili<br />

ile alakalı görüşlerini kendi eserleri ile ortaya koymuş filozof yazar nesr ve nazmla yazdığı eserlerinde<br />

İstanbul Türkçesini büyük bir beceri ile kullanmağa muvaffak olmuştu. Şairinin diline çok<br />

doğru bir yönden yanaşan Vaşinkton`da yaşayan Azerbaycanlı mühacir Mustafa Hakkı Türkekul<br />

yazıyor: “Cavidin dili gerek Azerbaycan dahilinde; gerekse de Azerbaycan dışında en çok münakişe<br />

ve mubahişe olunan bir mevzudur. Hüseyin Cavid'in işletdiği Türkçe oldukça tatlı ve işlenmiş,<br />

güzel bir Türkçedir. Şöyle ki, Kuzey ve Güney Azerbaycan, Türkiye, Türküstan ve s. Türk<br />

illerinde tek bir münevver bulunmaz ki, Cavid'i okusun, onu anlamasın ve onun Türkçesinden<br />

zevk almasın” (Zeynallı, 1930: 51).<br />

Hakikaten de, “Cavid’i okuyup, O’ndan, O’nun dilinden zevk almamak mümkün değil”,<br />

çünki O`nun dili “her türlü arındırılmış, kibar, nezih bir Türkçeyi ifade eden, İstanbul<br />

hanımefendileri ve beyefendileri tarafından konuşulan Türkçedir. Ziya Gök Alp’la aynı düşünceni<br />

paylaşıan Cavid efendi için de: “İstanbul'umun dili/annemin dili,/babamın dili,/İstanbul’umun<br />

dili/İstanbul’umun efendisi/hanımefendisi/sokaklarımın bekçisi/yoğurtçusu, balıkçısı,/can<br />

dilimi/konuşanım/canım benim/ninnilerimi bu dil söyledi/ masallarımı bu dil/bu dille duydum<br />

türkülerimi/bu dille okudum şairlerimi "zalim beni söyletme derunumda neler var" (14) ve ya,<br />

“Gecesi sümbül kokan/Türkçe'si bülbül kokan/İstanbul,/İstanbul...” (F.Köprülü).<br />

Bence izaha çok da gerek yok, çünki Cavid efendi , “Gecesi sümbül kokan” İstanbulun<br />

“bülbül kokan” Türkcesinde konuşuyor ve yazıyordu ve O`nun eserlerini çok sevdiği İstanbul<br />

Türkçesi ile yazmasını sovyet eleştirmenleri, “ağızları köpüklene-köpüklene kakınc edirlermiş<br />

ona. Anlamırlarmış Cavid'in dilinin mahiyetini. Şunu görmeye iktidarları çatmırmış ki, Cavid'in<br />

dili Cavidin tematikasını tamamlayan daha bir vasitedir” (Hüseynov, 2006: 286). Ve bir de<br />

Cavid'i daha çok “osmançılkta - “möhteber efendi olmakta ittiham edirdiler ” (Cavid, 2007:<br />

26).<br />

Edebiyatçı- eleştirmen Mehmet Cafer, şairin dildeki bu tutumunu: “Cavid Azerbaycan<br />

edebi-bedii dilini sistemli dillerin hesabına zenginleştirmek hayaline kapılmaşı”, “yersiz inat”<br />

gibi değerlendirmiştir. Filosof şairin hem konuşmasında, hem de yaratıcılığında bu “yersiz<br />

inad”ından vaz geçmemesi “yersiz inad” deyildi, “dili O`nun mefkuresini ifade etmek ve vahid<br />

Turan idealini gerçekleştirmek namına hasile getirdiği edebi bir hadiseydi” (Hüseynov,<br />

2006:129).<br />

Cavid efendinin en adaletli eleştirmenlerinden olan Hanefi Zeynallı 1913`da Turancı<br />

gencleri kendi etrafına toplayan “Fyuzat”ı pantürkizm siyaseti yürütdüğü için kınıyırdı: “Böyle<br />

açıktan-açığa pantürkizm siyaseti yürütmek için sayfalarını açmış “Füyüzat” aynı zamanda<br />

O`nun asas hattını izleyen şiirleri, yazılarını da çap etmeğe çalışacaktı. Bu nökteyi nazara<br />

uykun yazan gencleri de hazırlamağa çalışır. Odur ki o vakit hala muhiti için tanınmamış H.<br />

Cavid, A. Şaik ve Sabir gibilerin de şiirleri “Fuyuzat” sayfalarında çap edilmişdir. Haman bu<br />

ideolojinin tarafdarlarından biri de H. Cavid ve A. Şaik oldu. Zaten H. Cavid`in “Fuyuzat” da<br />

“Hal” eseri istimalimi tesvir eden bir ahi mazlumane” ünvanı ile yazdığı nazmlı parçasında<br />

uzun-uzadı milletin geçmişinden, şanlı günlerinden, ikbalından ağız dolusu söylüyor ve imdigi<br />

ithare tessüf böyle rezaletin sebeblerini göstermek yerine yanıklı ahlar çekir. En iyisi Cavid`in<br />

kendi sözlerini görmektir: “Her kes alemde bir belaya düçar oluyor. Ama bunun gibi olamaz.<br />

Humcu möhnetde kalmışam naçar, Şu gönül derdinden bela bulamaz. Gemi hicr ile binaçar<br />

olmuş, çünki mahcur bezmi yar olmuş.” Bunun (Cavid`in) böyle “kanlı yarelerə batmış yarı<br />

acaba kimdir? – deye merak eden eleştirmen: “Kendi (Cavid) aydın söylüyor:-Aman Allah,<br />

odur benim vatanım. Bir zaman şu vatan maarifce bayılırdı yar üzre bir gülşen, Şimdi olmuş<br />

libası kanlı kefen.” Cavid`in bu zamankı dil ve yazı üslubu hakkında fikir yürütmeğe burada<br />

imkanımız olmadığı için, yalnız onun ideoloji yönünü kayd etmeliyik”-fikrini yürüten Hanefi<br />

Zeynallı sonra “Cavid aslen azerbaycanlı, düşünme zevki ve üslub etibarı ile tam bir istanbullu<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 41

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!