24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Umay Günay, masal dünyası hakkında şunları söylemiştir; “Bütün masallarda iyilik ve<br />

kötülüğün, güzellik ile çirkinliğin, zenginlik ile yoksulluğun, başka bir deyişle olumlu ile olumsuzun<br />

mücadelesi anlatılır. Çok az istisna dışında, masallar, mutlu sonla iyilerin, güzellerin,<br />

akıllıların kazanması ile biter. Masallarda talihsizlik ve aksilikler gerçek hayattan farklı olarak<br />

bir kerede veya birbirine bağlı olarak arka arkaya ortaya çıkar. Bunlar çözümlendikten sonar<br />

yeni sıkıntılar söz konusu olmaz, iktidarı, başarıyı ve mutluluğu sembolize eden taç ve evlilik<br />

bir daha zarar görmez. Türk masallarında ‘Onlar ermiş muradına, biz çıkalım tahtına’ tekerlemesi<br />

sonsuz huzuru, mutluluğu ve zenginliği ifade etmektedir” (Günay,1992: 326).<br />

Masallar, insanın yaşama sevincini ve hayatla mücadele gücünü artırır. Onları yeni çalışmalara<br />

yeni keşif ve icatlara yönlendirir. Hayal kuramayan insanlar toplum ve topluluk oluşturamaz,<br />

millet olamaz. Masallar, insanlar ve o insanların oluşturdukları toplumların ütopyalarını<br />

belirginleştirir. Çünkü masallarda zaman sınırı olmadığı gibi mekân sınırı da yoktur. Bu sebepledir<br />

ki Türkler uçsuz bucaksız coğrafyalarda vatan kurmuş o yerleri kendileri için kalıcı yurt<br />

edinmişlerdir. Bu sebepledir ki Türkler kızıl elmalarını masal vb. anlatılarla kurgulamış ve gerçekleştirmişlerdir<br />

Bunun içindir ki Ziya Gökalp Turan hayalîni gerçekleştirmek için Türk çocuklarını<br />

masallarla uzun bir yolculuğa çıkarmıştır (Yakıcı, 2014:176).<br />

Kişiyi rahatlatan hayata dair umut aşılayan, geleceğe yönelik ülkü kazandıran, iyi insan<br />

olmamızı salık veren, kültürümüzü aşılayan, hoşça vakit geçirmemizi sağlayan tüm bu işlevlerini<br />

ana dilimizin sıcaklığıyla yapan masalları sadece çocukları oyalamak için anlatılan hayal<br />

ürünü yaşamın gerçeğinden kopuk anlatılar şeklinde değerlendirmek, masalların değerinin anlaşılmadığının<br />

göstergesidir.<br />

Oysa masallar aynı anda pek çok işlevi yerine getirir. Ana dilin öğretilmesinde, beşerî<br />

ilişkilerin anlaşılmasında, sosyal hayatın problemlerinin çözümünde, millî kültürümüzün ve<br />

ahlakî değer yargılarımızın aktarımında ne denli önemli olduğu görülür. Gerçeğin kuruluğundan<br />

uzak, hayalî ögelerle bezenmiş masalların figüratif dili çözüldüğü takdirde geçmişten günümüze<br />

taşınan kültürümüzün en nadide ürünlerinden biri olduğu anlaşılır.<br />

Sunduğu hayal dünyasıyla çocukların her zaman ilgisini çeken masallar 19.yüzyıldan itibaren<br />

çocuk edebiyatı için büyük bir kaynak olmuştur. Başta Almanya, İngiltere olmak üzere<br />

Avrupa’da halk masalları çocukların ilgisi ve anlayışına göre yeniden düzenlenmiştir. Bunun<br />

yanı sıra çocuk edebiyatı yazarları masalımsı hikayeler kaleme alarak çocuklara yönelik bir<br />

edebiyatın oluşmasına katkı sağlamışlardır (Şirin, 200:34) .<br />

Bizde ise Ziya Gökalp, sözlü edebiyatımızın ürünlerinden olan halk masallarının bir milletin<br />

en zengin hazinelerinden biri olduğunu ifade ederek. “Bir milletin eski seciyesi, eski mefkûreleri<br />

masallarında mahfuzdur.” der. Millî kültürle birlikte evrensel niteliğe sahip edebî eserlerin<br />

masallar olduğunu, bu yüzden masalların hem mili hem de evrensel değerleri öğretecek<br />

hep taze kalacak bir rehber olduğunu söyler (Alangu,1983:252). Ülkemizde millî terbiye sözünü<br />

ilk kez kullanan Gökalp medenî ve modern Türkiye’nin inşasında kültüre ait değerlere ihtiyaç<br />

olduğunu söyleyerek bu değerlerin halktan alınabileceğini söyler. Gökalp bu düşüncelerini halk<br />

masallarından esinlenerek yazdığı manzum ve mensur masallarda ele alarak çocukların eğitimi<br />

için kullanır. Eğitimi öğretimden üstün tutan Ziya Gökalp’e bu itibarla ilk millî eğitimcimiz<br />

demek hata olmaz (Büyük Türk Klasikleri, 1992: 15-16).<br />

Türk dünyasının zengin bir masal külliyatına sahip olduğu aşikârdır. Bizim de değişen<br />

yaşam koşullarına göre masallarımıza yeni bakış açısıyla yaklaşarak bu hazineden çocuklarımızın<br />

ve gençlerimizin istifade etmelerini sağlamamız gerekmektir. Masallarımızı ve masal kahramanlarımızı<br />

çocuklarımızla buluşturmalı, çocuklarımızın ruhunu kendi kültürümüzün ürünleriyle<br />

şekillendirmeliyiz. Örneğin Kâloğlan masallarının TRT tarafından çizgi film haline getirilmesi,<br />

çocuklarımızın onunla eğlenerek yeni bilgiler edinmesini sağlanması çok önemli bir<br />

adım olmuştur. Böylece Keloğlan, Calio’yla rekabet etme gücü kazanmıştır.<br />

Ancak bu çalışmalar, titizlikle yapılmalı, masallar özünden uzaklaştırılmamalıdır. Bunun<br />

bir kültür hizmeti olduğu şuuruyla hareket edilmeli, masallarımız ticarî kaygılara kurban edilmemelidir.<br />

Unutulmamalıdır ki insanı masaldan, masalı insandan koparmak mümkün değildir.<br />

Bu ikisi bir aradayken anlamlıdır. Bu doğrultuda bu çalışmada ise yazıya aktarılan masallarımı-<br />

28 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!