24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Türklerin yerel, millî müziklerini duymak istemektedirler. Oğuz'un keman ve Fransızca dersleri<br />

alan, devrin batı zihin dünyasıyla yetiştirilen bir Türk çocuğu olmasına rağmen millî değerlere<br />

sahip bir şahsiyet olarak var edilmesi Peyami Safa'nın dikkate değer kurgularındandır.<br />

Romancı, Oğuz karakterini inşa ederken ona Fransızca öğretmiştir. Dil bilgisi, Oğuz'un<br />

insanlarla kolay iletişim kurmasını sağlayacaktır. Çocuk ve genç okurları muhatap alan Peyami<br />

Safa'nın bugün daha da önem kazanan yabancı dil öğrenimini ısrarla vurgulaması önemlidir.<br />

Roman, çocukların dünya coğrafyasına ilgilerini uyandırmak için ansiklopedik malumatı<br />

araya almaktan da kaçınmaz. Oğuz'un yol boyunca konakladığı, kıyısından geçtiği sahil şehirleri,<br />

tabiat romanın içerisinde bir bilgiye dönüşür. Pire Limanı, Vezüv Yanardağı bunlardan bazılarıdır.<br />

Gemi, Amerika kıtasına, Brezilya'ya çıktığında da Kamilyen'in ağzından Brezilya'ya dair<br />

birtakım bilgilerin aktarıldığı görülür. Brezilya'nın kahvesinden, yerel kültürlerine, sömürge<br />

durumunda kalmasından madenlerine kadar pek çok hususiyeti burada söz konusu edilir. Bu<br />

ülkenin dört yüz sene Portekiz'in sömürgesi olarak kaldığını ifade eden Kamilyen, Oğuz'a istiklal<br />

ve cumhuriyetin ne olduğunu bilip bilmediğini sorduğunda Oğuz'dan şaşırtıcı tarih dersleri<br />

almak durumunda kalacaktır. Krallık, imparatorluk, saltanat ve cumhuriyet üzerine konuşan<br />

Oğuz, bu devirlerin içerisinde çok küçük yaşlarda bulunduğunu ifade eder. Oğuz, doğmadan<br />

önce I. Dünya Savaşı'nda mağlup olduklarını, düşmanların Anadolu içlerine kadar geldiklerini,<br />

o vakitlerde Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çıkarak istikballerini müdafaa ettiklerini<br />

anlatır ve ekler: “Ben istiklâl nedir, cumhuriyet nedir bilmez miyim?” (Peyami Safa, 1999: 94)<br />

Brezilya'dan Arjantin'e yapılan uçak yolculuğunda Ant Dağlarının üzerinde geçildiği sırada<br />

Kamilyen'e bu dağların uzunluğunu ve bulunduğu coğrafyadaki önemini anlatan Oğuz, kültürlü<br />

Türk çocuğu imajını her fırsatta ortaya koyar.<br />

Türklük<br />

Madam ve Mösyö Kamilyen Arjantin gemisinde Oğuz'la aynı kamarada kalacaklardır.<br />

Onların Oğuz'la tanışmaları dünyada Türklerin nasıl bilindiğine dair küçük anekdotlar içerir.<br />

Sarı saçlı bir Türk'ün olmasına şaşıran Kamilyenler, Türkleri siyah bildiklerini ifade ederler.<br />

Türkiye, dünyada pek çok ülkeyi görmüş, oldukça zengin Kanadalı bir ailenin zihninde Afrika<br />

milletlerinden bir parça olarak canlanır. Oğuz'un romanın başka kısımlarında Fransız ve İtalyan<br />

zannedilmesinde de bu bilinçaltı aranmalıdır. Mösyö Kamilyen'in Oğuz'un keman çalabildiğini<br />

öğrendikten sonra verdiği tepkide de Türklük imgesinin yabancı zihnindeki yansıması görülebilir:<br />

“Şaşılacak şey! Türkler, hem de Türk çocukları keman çalarlar ha? Doğrusu ben Türkiye'ye<br />

gitmedim de iyi bilmiyorum.” (Peyami Safa, 1999: 61) Kamilyen'in bunu öğrendiğine memnun<br />

olduğunu belirttiğini de burada kaydedelim. Yukarıda, Mösyö Kamilyen'le Oğuz arasında cumhuriyet<br />

ve istiklal üzerine geçen bir konuşmadan söz etmiştik. Bu konuşmanın nihayetinde Kamilyen,<br />

Oğuz'a, onu gören bütün yabancıların takdir ettiklerini, Türkleri bu vesile ile biraz daha<br />

beğendiklerini söylemesini de Oğuz'un yolculuğunun Türklük için de bir değer taşıdığını göstermesi<br />

önemlidir.<br />

Romanın sonunda Oğuz'un bütün çektiklerine asil ve kuvvetli Türk kanı sayesinde direnebildiği<br />

vurgulanır. (Peyami Safa, 1999: 202) Babasına kavuşan Oğuz, Türkiye'ye dönmeden<br />

kendisine seyahati boyunca kim borç vermişse onlara borcunu ödeyerek erdemini göstermiştir.<br />

Oğuz'un yaşadıklarını duyanlar ve başta Mösyö Kamilyen bu cesur Türk çocuğunun doğduğu<br />

toprakları görmek için bindiği gemiye bilet alıp İstanbul'a doğru yola çıkmaları önemlidir. Arjantin'den<br />

Napoli'ye oradan da İstanbul'a hareket eden geminin İstanbul'a girişinde karşılaştığı<br />

manzara minarelerdir. Peyami Safa Türklüğü İslam'dan ayırmayan bir bütünlük içerisinde romanına<br />

son verir. Bunun öncesinde Oğuz, annesine yazdığı mektuplardan birinde de “Allah<br />

benim her yerde elimden tutuyor, talih bana her yerde yardım ediyor.” der. (Peyami Safa, 1999:<br />

52)<br />

Olay Örgüsü<br />

Oğuz'un babasını arama macerasında (yolculuk yirmi günden fazla sürmüştür) başına birbirinden<br />

büyük felaketler gelir. Arjantin'e devam eden gemi batacak durumda bir yangın geçirir.<br />

Yolcular denize indirilen sandallarla kurtulur. Yine, Arjantin'de bindikleri uçak Şili yakınlarında<br />

düşer. Pilotun tecrübesi sayesinde yara almadan bu kazadan kurtulurlar ancak bu sefer de insan<br />

66 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!