24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

emek ve zaman harcamaya ihtiyaç varken, televizyon izlemek için herhangi bir eğitime ihtiyaç<br />

duyulmamaktadır. Televizyonda sunulanlar, herkesin izleyebileceği niteliktedir ve karmaşık<br />

zihinsel işlemlere de gerek yoktur” (Postman, 1995:102-4). Bruner, 3-6 yaş arası dönemde, dilsel<br />

ve görsel algılar yoluyla değişik durum ve yaşantıların imgeler halinde formüle edilerek<br />

zihne aktarıldığını söyler (http://www.dmy.info/bilissel-gelisim-kuramlari). Televizyon programcıları<br />

da görselliğin çocukların dünyayı algılama şekillerinden biri olduğunu biliyor olmalı<br />

ki; hedef kitlelerin yaşını dikkate almadan durmaksızın resim, hikâye ve simgeler akıtmaktadırlar.<br />

Çağımızın çocukları, yetişkinler ile çocuklar arasında pek farkın olmadığı bir toplumda<br />

yaşamaktadırlar. Bu farkın en çok hissedildiği alanlardan biri televizyondur. Postman, ergenlik<br />

yaşındaki düşüşle, medyada yaşanan içerik devriminin aynı dönemlere denk geldiğini iddia<br />

etmektedir (Postman, 1995:154). Televizyon yayınları incelendiğinde Postman’ın abartılı bir<br />

ifade kullanmadığını fark etmekteyiz. Çocuk oyuncuların çokça yer aldığı prime time kuşağı<br />

dizilerde, eğlence amaçlı oyun oynamak yerine, profesyonellik, şöhret, para gibi amaçlar uğruna<br />

oyun oynadıklarını, ilkokul seviyesindeyken karşı cinsle duygusal ilişkilere girdiklerini, okulda<br />

yaramaz öğrencilerin popüler olduklarını, argo konuşmaların tercih edildiğini, çocukların yetişkinler<br />

gibi temsil edildiklerini görmekteyiz.<br />

Postman, bu çağın çocuklarının simgeler ve elektriğin kerametiyle herhangi bir insanın<br />

bildiği her şeyi bildiğini, yetişkin enformasyonun gizli bahçesine giren çocukların çocukluk<br />

bahçesinden kovulduğunu, çocukluğu gözden kaybolmadığını sadece baskı altına alındığını<br />

belirtmektedir (Postman, 1995:125). Bu noktada çalışmamızın asıl konusu Küçük Prens’e dönecek<br />

olursak; yazılı eserde çocuk ruhunun masumiyeti, saflığı ön plana çıkarılırken, televizyon<br />

dizisindeki Küçük Prens’in gittiği gezegenlerde, Postman’ın deyimiyle yetişkin enformasyonun<br />

gizli bahçesine giren çocuklarla karşılaştığını görmekteyiz.<br />

Seçilen Dört Bölümle Kitabın Karşılaştırılması<br />

Okyanusta İcat Kirliği (1. ve 2. Bölüm)<br />

Bu iki bölümün konuları birbiriyle ilişkili olduğundan ikisini birlikte inceleyeceğiz. Küçük<br />

Prens ve arkadaşı tilki indikleri gezegende en basit işlerin yapılması için tasarlanmış kompleks<br />

cihazlarla karşılaşmaktadırlar. Devasa cihazlarla dolu olan gezegende işe yaramayan tüm<br />

icatlar okyanusa atılmış, okyanus görünmez hale gelmiş ve çevre kirliği oluşmuştur. Bölümün<br />

konusu okyanusta geçmesine rağmen, deniz canlılarından hiçbirine yer verilmemiştir. Yalnızca<br />

okyanusu temizlemesi için yapılmış, dönüştürücü özelliğe sahip balık şeklinde teknolojik bir<br />

cihaz görülmektedir. Küçük Prens gezegen sakinlerinin, okyanusta yüzemedikleri, sörf yapamadıkları<br />

ve kirlettikleri için utanç duymaları gerektiğine dikkat çekmiş, okyanusun temizlenmesi<br />

için yardımcı olacağını belirtmiş ve üç kişilik bir ekiple çalışmalara başlamışlardır. Yazılı eserle<br />

bu konuda bağlantı kopmuş olsa bile izleyicilerine verdiği mesaj önemlidir. Çevre kirliliğine<br />

özellikle dikkat çekilmiştir. Mesajın etkisini artırmak için atıklar sonucu taşan okyanusun, gezegen<br />

ve sakinlerine verdiği tahribata dikkat çekilmiştir.<br />

Bölümde Amerikan yapımı bilim-kurgu filmleri havası hâkimdir. Tüm gezegeni kurtarmak<br />

için üç kişilik bir ekip hayatını tehlikeye atmaktadır. Küçük Prens’in büyülü güçleri<br />

vardır ve kara gölgeleri kovmak için bu gücünü kullanır. Son dönem dizi ve filmlerinde gördüğümüz<br />

doğaüstü güçlere sahip kahraman örneği, bu dizide de görülmektedir. Gerçeklik algısı<br />

henüz oluşmamış çocuklar açısından tehlikeli bir mesajdır. Çünkü gerçek olanla olmayan arasındaki<br />

çizgiyi netleştirememiş çocuklar, ebeveynlerinden benzer sihirli güçleri beklemektedir.<br />

Televizyon çocuğu gerçekleri kavramaktan uzaklaşmakta, her şeyi olağan karşılamakta ve şaşırma<br />

yetilerini kaybetmektedir. Dahası kendilerinin de yapabileceğine inanarak tehlikeli davranışlar<br />

sergileyebilmektedirler. Kötü örneklerine 2000’li yıllarda Pikaçu gibi uçmaya çalışan<br />

çocuklarda şahit olmuştuk. Kendi kabiliyetlerinin farkına varmak ve onları gerçekleştirmek<br />

yerine televizyon kahramanlarının yetilerine özenmektedirler.<br />

W5613 Gezegeni (3. Bölüm)<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 561

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!