24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ın bakire olmasını şart koşar. Masalların olay örgüsü içinde bakirelik gidermek kimi masal<br />

kahramanlarında saplantı hâlindedir.<br />

Masallarda estetize edilme kaygısı güdülmeyen sahneler vardır. Hasan Bedreddin Basravî<br />

ile amcası vezir Şemseddin’in kızı Sittül-Hüsn arasındaki ilişki buna verilebilecek onlarca örnekten<br />

sadece biridir (Onaran, 2000: 229-231). Bu hatırlatmanın bile merak uyandıracağı endişesiyle,<br />

metinden alıntı yapmanın hicap duygumuzu rencide edeceğini ifade etmekle yetinelim.<br />

Bin Bir Gece Masalları’ndaki hikâyeler, insanlara ait zaafları, erdemleri ve fantezileri dile<br />

getirdiği kadar, kaba şehvet duygularını yansıtır. Zaman zaman pornografi sınırlarında gezinen<br />

hikâyeleri çocuklara okumak/okutmak/anlatmak imkânsızdır. Bu, yalnız bugünün çocukları için<br />

değil, geçmişteki çocuklar için de geçerlidir.<br />

Bin Bir Gece Masalları’nın Batılıların yoğun ilgisine mazhar olması, doğunun mahremiyetlerini<br />

ifşa eden bu egzotik görünüşlerde aranmalıdır. Batılıların bu yoğun ilgisine karşın doğulular,<br />

kullanılan dile bakarak masalları “basit, hatta adi” bulurlar. Bu çerçevede bazı Arap<br />

bilginlerinin Bin Bir Gece Masalları’nı saçma sapan hikâyelerden ibaret, değersiz bir kitap”<br />

olarak tanımladıkları da unutulmamalıdır (Mommsen, 1966: 70, akt. Sakaoğlu, 2002: 17).<br />

Romantik bir yaklaşımla Bin Bir Gece Masalları’nı doğunun anlatı zenginliklerinden biri<br />

olarak sunarken abartıya kaçmamak gerekir. Özellikle çocuklara yönelik sanatsal etkinliklerde<br />

ölçüyü kaçırmamak açısından bu önemlidir. Çocukların ruh sağlığını korumak yalnızca anne<br />

babaların ve alanı eğitim olanların değil, sanatla uğraşanların da ortak sorumluluğudur. Bu sorumluluğa<br />

ahlaklı olma kaygısının eşlik etmesi kaçınılmaz bir gerçekliktir.<br />

Masallar barındırdıkları şiddet ögeleri bakımından da özenle yaklaşılması gereken metinlerdir.<br />

Doğuda da Batıda da durum farklı değildir. Kırmızı Başlıklı Kız’ın, 17. yüzyıl masal yazarı<br />

Charles Perrault’nun kalem süzgecinden geçmeden önceki anlatımında özellikle final sahnesi<br />

son derece rahatsız edicidir. Kırmızı Başlıklı Kız’dan önce büyükannenin orman içindeki<br />

evine varan kurt, büyükanneyi öldürür, etini parçalayarak tepsiye, kanını da kavanoza doldurup<br />

kilere koyduktan sonra onun yatağına yatar. Kırmızı Başlıklı Kız kulübeye geldiğinde, ona yemek<br />

diye büyükannesinin etini yedirir ve şarap olarak da kanını içirir.<br />

Ardından Kırmızı Başlıklı Kız’ı yiyerek masalı bitirir. Bu, şiddetin poetiğidir.<br />

Charles Perrault, yaşadığı dönem Fransası’nda dadıların çocuklara anlattığı, kendisinin de<br />

“annesinden dinlediği” masalı yeniden yazarken, yardımcı unsur olarak avcıyı masala ekler.<br />

Kurda, bir insanı bütün olarak yutma özelliği kazandırır. Böylece avcıya büyükanneyi kurdun<br />

karnından bütün olarak çıkarabilme imkânı sunar. Masala eklenen yardımcı kahraman avcı,<br />

büyükanne ile Kırmızı Başlıklı Kız’ı kurdun elinden kurtarır. Bu, masaldaki şiddeti adalete başvurarak<br />

hafifletme eğilimidir. . Masalın sözlü kültürdeki asli anlatımında öldürülen çocuk kahraman,<br />

Perrault’un masalında hayatta kalır ve masalla verilmek istenen “tanımadığın, bilmediğin<br />

yabancılara güvenme” biçimindeki özetlenecek ana fikrin muhatabı olur: Masalı dinleyen<br />

çocukların da Kırmızı Başlıklı Kızla özdeşlik kurması sağlanmış olur.<br />

Grimm Kardeşlerin derlediği Hänsel ve Gretel masalında anne ve baba yoksulluk nedeniyle<br />

biri kız biri oğlan iki çocuğunu ormana bırakır. Çocuklar üç gün boyunca dolaşır ancak<br />

ormandan çıkış ve eve dönüş yolunu bulamazlar. Beyaz bir kuşu izleyerek ormanın derinliklerine<br />

kadar giderler. Küçük bir eve rastlarlar. Ev, ekmek ve çörekten yapılmıştır. Pencerelerinde<br />

akide şekerleri vardır. Çocuklar, karınlarını doyurmak için içeri girerler. Evde yaşayan cadı,<br />

çocukları yakalar ve hapseder. Niyeti onları bir süre besledikten sonra pişirip yemektir. Masalın<br />

sonunda çocuklar cadıyı, fırına iter, fırının kapağını kapatırlar ve ondan kurtulurlar. Hak ve<br />

adalet yerini bulmuştur. Dinleyicinin suçlu olanının cezalandırılmasına yönelik beklentisi karşılanmış,<br />

bir tür “katarsis” (ruhsal arınma) gerçekleşmiştir, ancak bu ‘yakarak cezalandırma’nın<br />

ağırlığını hafifletmemiştir.<br />

Naki Tezel’in derlediği Ala Balık masalında insan etinin tadına bakan, bu tadı beğendiği<br />

için de çocuklarını yemeyi kararlaştıran bir anne baba vardır. Anne, çocukları ellerine ekmekle<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!